Monday, October 18, 2010

DÖRDÜNCÜ GÜN (çooook sonra)

Öğleden sonra(yine böyle başladım,çünkü her zaman öğlen yemeğinden sonra Angoranın dışına çıkıyoruz)Ürkmezin yakınlarındaki bir çiftliği gezdik.Girişte yeni ekilmiş bebecik bir begonvil gördüm,ne özelliği var diyebilirsiniz,benden size izin...Minicik begonvilde pıtrak gibi çiçek açmıştı,hem de sezon sonunda...


Hemen girişte birbirinden güzel ve görkemli bekçiler,yandaki evde bembeyaz bir keçi kardeş,aslında hayvanat bahçesindekiler gibi demir parmaklıklar vardı ama,ben oralara EV demeyi seçtim...

Keçi kardeşin kapısı açıkmış,bizi görünce dışarı çıkıp,bir merhaba dedi.


Çayırlığa doğru giderken bir midilli ve çok şeker iki at gördüm. Cicik Sibelciğimdeydi,fırsatı hiç kaçırmadı,acilen beni görüntüledi...
Benden kaçar mı,tabiki kaçmaz,netice aşağıda...

Aşağıda çiftlik evinin görünüşü,benim cicikle ve amatör bile olamayan çekimlerimle yine de ne güzel bir yer olduğu belli, değil mi?


Burası su kuşları için yapılmış bir mekan,ya da bana öyle geldi,bastonum yanımda yorgun gezginler gibiyim...İnanmayın,gezdikçe daha dinç, daha keyifli ve daha genç hissediyorum kendimi...

Aynı havuz başka bir açıdan,sanki birazdan bir fok çıkıp gelivericek gibi...

Ağacı kesmeyip,etrafına mini bar yapılmış,ben çok beyendim,siz ne dersiniz bu işe?

Çiftliği gezdiren arkadaş sayesinde,ikimiz birlikteyiz,yanımızda iyi bir dost...Bu işe cicikte çok sevindi,ya beni çekiyor,Sibelin elinde ya da Sibeli çekiyor benim elimde...

Ördek kardeşlerin havuzu,keçi kaçtı bir ara havuzun etrafında dört döndü,kimse yakalayamadı,görülecek şeydi,kahkahalarla seyrettik.Arkadaşımız kan ter içinde kaldı...Sonuçta havuzun başından ayrılabildi...


Beyaz filimiz ne güzel ,tıpkı romandaki çocukluğumuzun beyaz fili...Çok mutlu oldum onu görünce,hiç aklıma gelmezdi,bir fil heykelinin beni bu denli mutlu kılacağı...


Bu ve aşağıdaki fotoğraf,geçen sene yanan orman arazisi,yol kenarına yeni dikim yapmamışlar,her yerde tabelalar var,ibret olsun diyeymiş...Yeni ağaçlar dikilmiş ama hepsi daha bebecik,yıllar yıllar geçicek ki eski görkemli ormanlar olabilsinler...
Buraları gördükçe içim acıdı,hele bir de bazı yerlere, dağa taşa beton siteler yapmışlar,yazlık adı altında...İnanın acımak çok az kalıyor,içimiz parçalanıyor adeta...Yapanlar bunu nasıl algılamıyor ya da tınlamıyor,anlamam imkansız...


Akşamüstü Selçuğa gittik.Limandan ve çevresinden fotoğraflar çektik,
kalesini gezdik,kale içine girmedik,başka bir güne bıraktık.



Selçuğun girişi sayılabilir,önümüzde balıkçı barınağı...Sağımızda Selçuk kalesi...






Burcun önündeyim,birazdan içeriye gireceğim.


Sibel de burcun tepesine çıktı,ben ciyak ciyak,dikkatli ol,yeter artık in hadi insene...Oradan kale içini ve beni çekti cicikle...


Bu fotoğraf da benden,orda oturulup,çekirdek yenmiş,afedersiniz çitlenmiş,bu tarif sanki daha yerinde oldu galiba...Bir de küçümencik ağacımız var,iki arada bir derede büyümeye çalışıyor...



Burca çıkan merdiven başında bir meraklı nene,merdiveni göze alamıyor ama bakmadan da edemiyor...


Balıkçı barınağına iyi akşamlar diyip,yola koyuluyoruz,güneşi batırmaya Teosa gidiyoruz,Altmışlı,yetmişli yıllardan beri görmediğim yerlere gidiyoruz hep...Sibelim olmasaydı kimbilir ne zaman ve nasıl görebilirdim?


Yavaş yavaş güneş gidiyor,biz gidiyoruz.

Veeee Teos...Güneşin önünde belli belirsiz bir silüet,mutlu ve keyifli bir nenecik...



Buradaki ağaçlar ve çay bahçesi,bizim Büyük Adaya çok benziyor...Bu saatte burada olmak,muhteşem..


Bu fotoğrafı bilemedim,barınaktan desem,güneş bu konumda değildi,çay bahçesinde başka bir açıdan diyorum(pek içime sinmedi ama)eh öyle olsun bari...


Güzel güzel çaylarımızı içip Ürkmeze Angora beach'imize döndük...İstanbula dönünceye kadar daha bir çok güzel gün ve fotoğraf bizi bekliyor,görüşmek üzere...



























3 comments:

  1. Düzeltme yapmak zorundayım,bir şeyi doğru yapmaya çalışırken başka şeyti saçma sapan yapıyorum galiba...Görkemli bekçiler,koruma filan değil,benim güzel köpek kardeşlerim...Asıl yanlış nedir,biliyor musunuz?Benim Selöuk Selçuk diye tutturduğum yer Sığacık,mış...Selçuğa gidemedik,o kadar uzun yıllar buralardan ayrı kaldım ki...Ama yine de özrüm kabahatimden büyük...Affola...

    ReplyDelete
  2. Bayağı gezmişsiniz bakıyorum Sibel'le.
    Güzel bir gün olmuş gibi :)

    ReplyDelete