Sunday, February 28, 2010

PEKİ;GELİYORUM!

Dün akşamüstü Tuncay aradı,öğle yemeğine davet etti,saat dört buçukta stüdyoda olmalıyım,seslendirmem var,sana gelirsem yetişemiyebilirim,dedim.Ne dedi biliyormusunuz?Ama,pastırmalı kuru fasulye partisi var,buna dayanmak ne mümkün,tamam canım,geliyorum,dedim...
Pastırmalı kuru fasulye yemişinizdir eminim,püf noktası,helmeli güzel bir fasulye pişirip,son dakikada kuş gönünden,nefis bir pastırmayı ilave edip,tahta kaşıkla şöyle bir iki çevirip,sıcağı sıcağına servis yapmaktır...Tuncay bu işi harika yapar,az yememişimdir,değişik yıllarda...Tuncay Özinel Tiyatrosunda ilk çalışmam 1984-85 sezonunda Demir Parmaklıklar Ardında oyunu iledir.Çok güzel bir oyundu,kadro çok iyiydi,çok severek oynadık...
Fasulyeyi yer yemez(tabi ki bir de tam kıvamında yapılmış muhteşem bir beyaz pilav vardı)arkadaşlar provaya başlamadan,ben ayrılıp taksi aramaya sokağın başına çıktım.Aklım sıra Kadıköye inip oradan da otobüsle Mecidiyeköye geçip,sonrada yürüyüp,Şafak Stüdyolarına gidecektim.Şafak Zincirlikuyudadır.Önümden Mecidiyeköye kayıtlı bir taksi geçmez mi,hemen durdurdum,durağamı gidiyorsun dedim,evet teyze dedi.Bindim,Kadıköye gidecektim,müşteri bulabilirsen al,direk Zincirlikuyuya gidelim dedim.Tok gözlü çocukmuş,onbeş lira ver gidelim dedi.Böylece rahat bir şekilde stüdyoya kadar gittim.İstanbulda trafikte ,böyle şeyler sık olmaz,genellikle kan kusarsınız,karşıya geçmek için,ondan dolayı,böyle uzun uzun anlattım.
Annem dizisinin ses ekibi yapıyor,Ömre Bedel dizisini de...Özlemişim,çok güzel günler geçirdik birlikte.Neredeyse bir sene oldu,seslendirme yapmayalı,ayrıca da Fadime hala Karadenizli,çocuklara galiba fazla zorluk çıkardım,ama biliyorum ki,içlerine sinmezse,hayatta(tamam oldu)demezler..Aynı şey,yönetmenimiz içinde geçerli,Tamam dediyse,bilirim ki tamamdır.Çünkü,iğneden ipliğe herşeysiyle tamam olmasını isterler,Yönetmen,kamera ve ses...Bence ayrılmaz bir üçlü,yapılanın iyi olması için,tüm kadro büyük bir özveriyle çalışır.Daha dekordan,ışıklardan,yüzlerce ince ayrıntıdan bahsetmedim,belki ilerde...
Saat akşamın sekizi,yarın çekim var yemek hazırlığına başlamalıyım,şimdilik bu kadar,yine görüşeceğiz,bir kere başladım,benden kolay kolay kurtulamazsınız...Görüşürüz...Neşeyle kalın,tüm güzellikler sizinle olsun...

Wednesday, February 24, 2010

GÜNAYDIN

Herkesin her günü aydın olsun...İlk çalışma günü çok iyi geçti,neden mi bahsediyorum,tabi ki Fadime haladan...Kıyafet baktım evden ,pek bir şey bulamadım,yinede bir iki parça tişort ve hırka koydum ufak bir çantaya bi de pabuç,ver elini set...Buse yavrum o kısacık zamanda bana uygun bir kostüm hazırlamış bile...Güne güzel başladık,çekimler çok rahattı,konuşmada pek sıkıntı çekmedim,bakalım seslendirme de ne olacak?Ömre Bedeli seyrediyorsanız,eleştirilerinizi bekliyorum...Genç bir teknik ekip,cıva gibiler,genç oyun arkadaşları,genç ve harika bir yönetmen,nasıl mutlu olmayayım,söyler misiniz bana...İki gündür de C.K.M.de provadaydım,kahkaha dolu saatler geçiriyoruz...Oyun çok güzel olacak,eminim sizlerde çok gülerek ve beyeniyle izleyeceksiniz...Hepinizin İstanbulda oturmanıza gerek yok,seyretmek için...Biz sizin oturduğunuz kentlere geliriz,yeter ki siz isteyin...Saat dokuzu çeyrek geçiyor,artık kahvaltımı yapıp,giyinip,tiyatroya gitmem lazım...Benim ayağımla bir saat yürüyerek gidiyorum...Bu gün yumuşak bir güneş var,rahat yürürüm,dün yağmur vardı ara ara...Gidip dönerken yaptığım bu yürüyüş,beni zinde tutuyor,harcadığım iki saate değiyor...bu gün de günüm güzel başladı,sizlerle olmayı seviyorum,sizlerinde gününüzün güzel olması dileğiyle...

Monday, February 22, 2010

İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR

Bu ne mene başlık demeyin sakın,bu benim kendime yakıştırdığım,söylemekten keyif aldığım,bir söz dizisidir.Yarın saat ikide provaya gidecektim,Bu gün öğleden sonra,ajanstan arandım,Fox TV.de oynamakta olan Ömre Bedel adlı dizide bir rol teklif etmişler bana.Daha evvel Annemin yapımcısı olan Gold Film,tanıdığım bir şirket,iyi bir kanal,kadrosu çok iyi,eh daha ne isterim tabii ki kabul ettim.Hemen Tuncay'a (Özinel)telefon ettim,provadan izin istedim,hayırlı olsun,iyi çalışmalar dedi...Şimdi yarın çekime gideceğim,27. bölüm çekilecek...
Bana aniden müthiş bir enerji geldi,yazıcım yok,gönderilen senaryodan,benim olduğum iki sahneyi,eski günlerdeki gibi,mektup kağıdına yazdım,yazarken,hafif bir laz aksanı koydum,bakalım,iyi olacak mı?Her yeni işe başlarken olduğu gibi,bir heyecan,bir heyecan,bir eyvah,işte bütün bunlardır bizleri ayakta tutan...
Çalıştığım günlerde,daha hareketli,daha genç,daha güler yüzlü oluyorum,niye derseniz,içim ışıldıyor çünkü...Çalışmadığım zaman,tembel denecek kadar ağır,bazen sokağa çıkmaya bile üşenen ve de çok daha yaşlı bir kadın oluyorum...Her gün çalışmaya gitmem gerekmiyor ama çalışıyor olmak,zinde olmam için bana yetiyor...Çalışmadığım günlerde daha çok yürüyorum,daha neşeliyim,yüzümde hep bir gülücük,gülücüğün arkasında(yarın çalışıyorum)gizli bir gurur...Hala çalışabiliyorum gururu...
Biraz kostüm bakmam lazım Fadime halaya,benimkilerden pek bir şey çıkmaz ama,gardrobu birazcık karıştırmalıyım,Buse (kostüm sorumlusu)ye yardımcı olmak lazım,ona da sürpriz oldum ben,şimdilik bu kadar yeter,hem biraz iş,hem biraz heyecan...Görüşmek üzere,hoşça kalın,sevgiler...

Saturday, February 20, 2010

DUYGULAR

Aslında başlık sadece duygular değil,duygular 1 olmalıydı.O kadar birbirinden farklı ,o kadar çeşitli ve hatta çelişkili ,karışık,karmakarışık,çözülebilinir,çözülebilinemez duygular var ki,Birden başlarsanız allah bilir hangi rakamlara ulaşır?İki gündür Tuncay Özinel ile beraberim.Veee evet,çok güzel bir oyunun provasına katılıyorum.Benden mutlu insan yoktur,bu günlerde ve buralarda...Mutluluk,insanın ayaklarını yerden kesecek kadar,kuvvetli bir duygu...Senelerdir,tiyatroda oynamamıştım,Tuncay telefonda söylediği zaman kulaklarıma inanamadım.Dün provaya başlayıncaya kadar da,gerçek mi,rüya mı gördüm acaba,duygusu yaşadım.Neyse,artık itiraf edebilirim,ben yıllarca oyun seyredemedim.Onlar oynuyorlar,ben oynıyamıyorum,kıskançlığı değildi.Aslında benim seçimimdi,gidip Antalyaya yerleşmek,kimsenin suçu yoktu,tiyatrodan uzaklaşmamda...Ama o nasıl bir kıskançlık duygusuydu ki,bana oyun seyrettirmiyordu.Ben hayatımda bu kıskançlıktan başka bir kıskançlık yaşamadım.Tiyatroda oynarken,iki arada bir derede tüm oyunları seyretmeye çalışırdım,hatta zaman zaman,keşke param olsa da her tatil günümde uçakla Ankaraya gidip oradaki oyunları seyredebilsem,diye düşünürdüm...
Kıskançlığım,Vahide Gördümle bitti,onun oyununu(Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler)büyük bir keyifle,hatta iki kere seyrettim.Bana kalırsa o kıskançlıktan kurtulduğum için,şans yüzüme güldü.Kıskançlık güzel bir duygu değil,bazı insanlar,kıskançlık iyidir,sizi kamçılar,başarma azminizi güçlendirir derler,ama ben inanmıyorum,başarmak için kıskançlık değil çalişmak gerekir yalnızca...
Şimdi bu satırları yazarken de çok keyiflendim,bir kere üstümden büyük bir yük kalktı sanki,kıskançlık itirafımla...Ayrıca yazmak başlı başına bir neşe kaynağı,duygularınızı,düşüncelerinizi paylaşıyorsunuz,kendinizle konuşuyor gibisiniz,işte bu duyguyu anlatabilmek çok zor...Bu kadar yeter,aşırı duygulandım,korkarım saçmalamaktan...(Bu da bir duygu)Sevgiler...Güzel duygular hep sizinle olsun...

Thursday, February 18, 2010

BAŞLIK YOK

Olabilirmiydi bilmiyorum.Ayın on üçünden beri yazmıyorum,yazamıyorum.O küçücük üç resmi yazıya koymasını beceremedim.Halbuki yeğenim göstermişti,ya çok aceleciyim,herşeyi birbirine karıştırıyorum.Çünkü,beklemesini bilmiyorum.Ya da çok dikkatsizim,yine her şeyi birbirine karıştırıyorum.Neyse sonunda Ankaradan can kurtaranım ACAM geldi.İki saniyede resimleri aktardı,tamam be annecik dedi,yoksa daha günlerce beklerdim ben...KUNEGONDUM dan yardım istiyemiyorum,çünkü o neredeyse soluk almaya vakit bulamıyor.O da benim gibi yerinde duramıyor,aklına gelen,gelmeyen herşeyin peşine düşüyor ve hayatı bir koşu yaşıyor...Aslına bakarsanız ACA da öyle aslında iki gün evvel geldi ama koşturup duruyor,ancak fırsat yaratabildik yazının başına oturabilmeye...
Dün bir arkadaşımla,Tahta kaleye gittik,incik boncuk bakmaya,ne kadar güzeidir,tahtakale,kapalıçarşı,mısırçarşısı
cıvıl cıvıl,hareketli,ordan oraya koşturanlar,bir itiş bir kakış,her saniyesi yaşam dolu...Binbir çeşit insan görürsünüz oralarda...Senelerdir gitmiyordum,neden mi,korkudan!Eskisi kadar hızlı yürüyemiyorum,baston kullanıyorum,dengem eskisi gibi değil...O kalabalıkta naparım,diyordum...Ama ikibin dokuzun son günlerinden düne kadar üç kere gittim,oralara...Ne mutlu oldum anlatamam,insan yaşadığını anlıyor,yaşamanın ,sağlıklı olmanın,korkmamanın ne önemli olduğunu ,vesvese yapmanın,hiç bir yararı değil,zararı olduğunu anlıyor...Tavsiye ederim,yapmaktan çekindiğiniz şeyler varsa,siz de deneyin,tamam tabi ki dikkatli olun,balıklama atlamayın ama yine de deneyin derim...Gerçekten YAŞAMAK GÜZEL ŞEY BE KARDEŞİM N.H. Görüşürüz,sevgiler...

Saturday, February 13, 2010

SAÇMALAMAK

Onbeş gün önce yeğenim Antalyadan gelmişti,(ona kalırsa on yedi gün)çok çabuk geçti zaman.Bu gün dönüş günüydü.Sabah erken kalktık,banyolarımızı yaptık.keyifli bir kahvaltıdan sonra,yağmura rağmen kendimizi caddeye attık.Bizim Kadıköyde Bağdat Caddesine cadde denir,sanki Kadıköyün başka caddesi yokmuş gibi...Küçük bir yürüyüş yapıp,bişeyler atıştırıp,geç kalmadan eve dönelim dedik.Yeğenimin bavulu hazır beşte Havaşa gidecek,oradanda Sabiha Gökçen Hava alanına...Pat diye mesaj geldi,uçak iki saat rötar yapacak mış,bizim aile biraz celallidir,yeğenim bu iki saat nasıl geçicek demeye başladı.Benim ağzım,daha beynim düşünmeden,lafa karışıp,kolay,resim yaparız dedi!.İş başa düştü,masanın üzeri resim atölyesi haline dönüştü acilen.Bir sene önce başlayıp bir türlü bitiremediğim üç resmi,akrilikleri,fırçaları getirdim.Hadi bakalım sıva kolları dedim,yeğenime.Cevap,ben resim yapmasını hiç bilmem oldu.Gözünün yaşına bakar mıyım ben.Verdim önüne iç karartıcı bir resim,ne istersen yap,ama içimiz açılsın dedim.

O arada ben de boş durmadım,iki resmi de ben tamamladım,böylece rötar yapmış uçağın kalkış saatine kadar çok eylenceli iki saat geçirdik.Yeğenimi yolcu ettikten sonra,bu yazıyı yazıyorum.Ev birden bire boşaldı sanki,sevdiklerimizden kısa süreli de olsa,ayrılmak ne kadar zor,değil mi?

Friday, February 12, 2010

ESKİLERDEN

Kunegonda yorum yazdım bugün,yollayamadım.O yoruma benzer bir yazı yazmalıyım,düşüncesiyle yola çıktım.
Orta okulda müzik öğretmenim Faik Canselen (bizim dönemde müzik adamları müzik dersine,ressamlar resim dersine gelirlerdi) konservatuara gitmemi önermişti.Müzik beni çok heyecanlandırıyordu,olamadı.İsmet paşa kız enstitüsüne gittim,orada resim beni çok heyecanlandırdı,resmin çeşitli kullanılışlarını gördük.Tuval,cam,kımaş,tahta,artı desen,teknik resim,moda çizimleri,hep yeni ve değişik şeyler üretmek üzere çalıştık.Evet,bu benim hayatım dedim.Sonra Balıkesirde jet pilotlarını gördüm,aman tanrım,göklerde uçmak,kimbilir ne müthiştir dedim.Hemen liseye döndüm,ikinci sınıfa geldiğimde,kızların yerde,olacağını,jet uçaklarıyla uçamıyacağını öğrendim.o sene okuldan ayrıldım.O dönem şiir zamanımdı,hatta ya iki ya da üç şiirim Varlık Dergisinde basılmıştı.Yirmi yaşımda bankada çalışmaya başladım,bir sene sonra İstanbula geldim.Üç banka ve bu üç bankanın değişik şubelerinde çalıştıktan sonra Dormen tiyatrosunun kursuyla Tiyatroya adım attım.Veeee benliğimi buldum.İşte benim hayatım,işte benim mesleğim dedim.o gün bugündür,çalıştığım her gün,benim için,olağan üstü bir gündür.Her yeni projede hayata şimdi başlıyor gibi heyecanlanır,küllerinden doğan Simurg gibi yeniden doğup,gençleşirim.İnsanın gerçek isteğini bulabilmesi çok zaman alır.Bazen ne isteyip,ne istemediğizi bilemeyiz.Eskiler,bizim gibi olanlara MAYMUN İŞTAHLI derlerdi,yanılırlardı.Bizler en iyisini bulmak için çırpınan insanlarız bence...Bazılarımız buldu,bazılarımız,arıyor,bazılarımız işin farkında bile değiller...Önlerine konanı yapıyorlar...Bence bizim gibi olmak en güzeli...Araştırmaya devam...Sevgiler...

Monday, February 8, 2010

ÖYLESİNE BİR PAZAR

Pazar sabahı Kadıköyden 202 numaralı otobüsle Mecidiyeköye gittik.Metroya binip 4 Leventde indik.Taksiye binip İstinyeparka ,sabahın onunda,kapılar açılır açılmaz girdik.Neden mi?Çünkü sabah 11 matinesinden başka hiç bir seansa bilet yoktu ve ailece seyredebilmek için başka günümüz yoktu.Neyimi seyredecektik AVATAR ı tabii ki...Altı kişi dördü bir sırada ikisi onun önündeki sırada ve salonun en yan tarafında oturduk.Üç saatlik bir film ve ara verilmedi...Ama bütün sıkıntılara,o güzelim Pazar kahvaltımızı yapamamış olmamıza rağmen,mutlu ayrıldık salondan.Büyük alış veriş merkezlerinde insanlar istediği gibi hareket ediyorlar.Ben Saray Muhallebicisinde tavuklu pilav yedim,çocuklar,ismini bilmediğim bir yerde çin yemeğine takıldılar...Kendinizi özgür hissediyorsunuz ama olan Pazar gününün birlikteliğine oluyor..Daha sonra kalabalığa karışıp,bilumum dükkanlara girildi,çıkıldı,oradaki otantik pazar gezildi ve akşam bulundu.
Ankaradan gelen kızım,gece dönecek olduğu için önce ,eve uğrayıp bavulları alındı sonra büyük kızımın evinde akşam yemeği,sohbet ve yine güzel bir film...Yani güzel olduğunu zannediyorum,çünkü devamlı şekilde uyuyup uyandım.Cumartesi sabah dörtte kalkıp altıda servise binip çekime gittim,gece bir buçuk gibi eve döndüm,biraz sohbet sonra yatak ve biraz kitap derken saat üç oldu,sabah sekizbuçukta kalktım.Ben uyumam da kim uyur,söylermisiniz?
Gece birde eve döndüm,soyun giyin,birbuçukta,güzel kızıma(iyi yolculuklar)telefonu,yine yatak ve yatakta kitap okuma seansı,kitap elde,gözde gözlük,ışık açık,deriiin bir uyku.....

Tuesday, February 2, 2010

KESİŞMELER

Selam,kısa bir aradan sonra,ben yine geldim.Bir kaç gün önce yeğenim Antalyadan geldi,özlemişiz bir birbirimizi...Geziyoruz,gevezelik ediyoruz,çikolataları paylaşıyoruz,sabah,öğle,akşam ve de gece keyifleri(o da benim gibi 2-3 ten evvel yatmıyor yatağa) yapıyoruz.Benim yaşımda zannetmeyin yeğenimi,kızlarımın yaşında,bugün onun annesinin arkadaşı olan bir hanımı görmeye gittik.Anıları paylaşmak,eski bir dostu ziyaret etmek,benim de tanışmadığım,tatlı bir insanla tanışmama vesile oldu.Uzun yıllar,görüşülememiş olduğundan eskiler açıldı,yeniler saçıldı,sözler sözleri getirdi...Ve o arkadaşın aslında annesinin arkadaşı değil akrabası olduğu ortaya çıktı.Laf lafı açtı,laf kuyuyu açtı ve Akbanktan emekli olduğunu öğrendim,eh bende akbank emeklisiyim,nerdeyse biz de akraba çıkacaktık.Onun çalıştığı dönemlerde,ben de AkbankÇocuk Tiyatrosunda çalışıyordum.Neredeyse her hafta teyet geçmişiz birbirimizin yanından...Evlerimiz arasında iki bilemedin üç blok var...Allah bilir kaç kere sokakta yan yana yürüyüp,ya da karşı karşıya gelip,göz ucuyla görüp,yürüyüp gitmişizdir,kendi yollarımıza...Kimin kiminle,kimin neyle ve nerede ve ne sebeple hangi zamanda yolu kesişir...Bu gün ben çok mutlu oldum,eski günleri anımsadık,birbirimizin bildiklerini,bilmediklerini paylaştık...Eğer sizin de başınıza buna benzer olaylar geldiyse,benim duygularımı anlarsınız...İyi geceler,birazdan yatarım artık,daha yatakta kitap okuma saatleri var,yarın da çekim için erken kalkıcam...Çekim hikayeleri daha sonraki günlerde...Şimdilik,görüşmek üzere diyip,noktayı koyalım.