

Öğle yemeğinden sonra,restoran kıyı bucak temizlenirken,ben de üst kata çıktım.Manzarası çok güzel,sezon sonu olduğu için yemek ve bar servisi yokmuş,fakat bilardo masası daima gündemde...Aşağıda otururken gençlerin bıcır bıcır sesleri geliyor,ben de hep merak ediyordum.Meğer o sesler bilardo oynayan gençlerden geliyormuş.


Daha sonra aşağıya indim,Sibelciğim Kral ve Zeybekle birlikteydi.

Çok keyifli bir saat geçirdik.Cicikte çok mutlu oldu,çünkü çok güzel fotoğraflar çektik onunla...Açık renkli olan Kral,çok tatlı yatıp sev beni diye şımarıyor,Sibel Zeybeği gezdirirken homurdanıp duruyor.Kral gezdirilirken Zeybeğin çıtı çıkmıyor,kibar kibar bekliyor.İkisi de kangal ama huyları ne kadar farklı...Ben Kralı severken Sibel de benim fotoğraflarımı çekti...Çok güzel pozlar yakaladık ikimiz de belki başka bir zamanda, başka bir yazıda ortaya çıkıverirler kim bilir!



İkisiylede çok güzel vakit geçirdik,onlar da mutlu oldular bizde mutlu olduk,ne iyi dostlar sevgiye ne kadar güzel karşılık veriyorlar,insanı nasıl neşeyle dolduruyorlar ve nasıl karşılıksız sevmeyi biliyorlar..

Akşam üstü,mandalina kesmiye gittiğimizde,Enginin annesini ve babasını görmüştük.(hani resepsiyonda çalışan güler yüzlü genç adam)Tam bir köy yaşamı,yanlarındaki bekçileri..

Yukardaki hav hav arkadaşları,keçiler tavuk ve horozlar,inek kardeş ve kocası öküz,çocukları dana ve düve,koyun kardeşler...Ben çıldırmış gibi hangisinin fotoğrafını çekip,hangisini sevip,hangisiyle konuşsam diye deliye döndüm.
No comments:
Post a Comment