Friday, December 30, 2011

BİR YILIN DAHA SON GÜNÜ

Bu sabah ilaç yazdırmak için kliniğimize gittim.Bahariye Akbank Şubesinin üst katı...Sürpriz!Kapı geçit vermez bir biçimde kapatılmış,tamirat var.Bu yaşta eğilip o demirlerin altından geçemem,öyle bakınırken bir delikanlı (bu tamirat için demirleri yerleştirenlerden biri) en alttaki demiri azıcık açtı,hafif eğilip girdim.İlaçlarımı yazdırdım,herkese iyi yıl dileklerinde bulunup,ayrıldım...
Karşı kaldırımda arkadaşlarımdan biri kalabalığın ortasında uyukluyor,yuvarlacık ve pek güzel görünüyor.Doğal olarak Cicik dayanamadı...Onun yanına gidince,karşıda zorlukla  çıktığım kapıyı daha iyi gördüm,nasıl sığdım oralardan,şişmanladım diyip duruyorum ama demekki hala o denli şişko değilim.
 Dönüşte Quneme uğradım,çoook eski fotoğraflarımı bulmuş,onları verdi bana.Üstteki tiyatroya yeni başladığım 61, 62 yıllarından,alttaki 80 li yıllardan,Tuncay Özinel Tiyatrosu döneminden...
Siyah beyaz 80 olabilir,Ferhan Şensoyla Şahları da Vururlar döneminden...
Ortadaki fotoğraf Antalya 86 sevgili Emel Çeviren bana misafir gelmişti ve çok güzel günler yaşamış,çok güzellikler paylaşmıştık...
Aşağıdakine gelince sene 1985 yer Urfa Züğürt Ağa  filmi çekiliyor,bir aydan fazla kaldık Urfada, çevrede çok güzel arkadaşlarımız oldu,ekibimiz çok iyiydi,çalışmak çok keyifliydi,Sıcağa,sineklere rağmen çok mutluyduk...En öndeki bendeniz cennet kuşu,saçım permalı...Benim çekimim yok o gün o yüzden Züğürt Ağanın annesi gibi değil,Ayla Arslancan  olarak arzı endam ediyorum fotoğrafta...
Pek yılın son günü yazısı gibi olmadı ama eski yıllardan bahsetmek de çok abes değil,yarın bu saatlerde, iki bin on bir de eskimiş olacak,aynı gördüğünüz fotoğraflardaki eski yıllar gibi...Veeee ben de yetmiş altıya doğru yol almıya başlamış olacağım yarın bu saatlerde...Hepinize, sevdiklerinizle birlikte,sağlıklı  ve mutlu yıllar...Seneye görüşmek üzere, sevgiyle öpüyorum hepinizi...  

Wednesday, December 21, 2011

İLAVEDİR

Dün yazdığım yazının kaybolan fotoğrafı,bence çok komik,buraya koydum.Bakalım size de komik gelecek mi?Bu yaşta,böyle bir poz delilik değil de nedir?

Thursday, December 15, 2011

HERHANGİ BİR PERŞEMBE

Perşembe akşamı fotoğrafları koyduk.Cicikle baktık,pek beyendik.Sıra yazıya geldi,sistemi yine değiştirmişler.Bugün diye başlıyacaktım,B harfini bile yazamadım.Neyse bugün Qunem geldi de,ondan yeni sistemi öğrendim.Belki on yıllardır,pazara çıkmıyordum,çok kalabalık değildi,zaten kalabalıklaşınca çıktım pazardan,elimde baston,ağır aksak ,zorlaşmıştı yürümek...

Buluşacağımız sokağa,önce ben geldim.Beklerken gelebilecekleri sokakları,görüntüledi Cicik.
Bir karşımızda,bir,sağ bir de sol tarafta sokak vardı.
Arkamız pazarın bir kapısı,daha kaç girişi var bilmiyorum.

Karşımızdaki sokaktan geldiler,tam kareden kaçarken Ciciğe yakalandı torunum,çok güldük...
Pazar bir hercümerç,her şey var,alt alta üst üste,karman çorman,özlemişim,bir keyiflendim ki sormayın...
Artık ara sıra gelirim bu pazara,her hangi bir şey almak şart değil,dolaşmak,insanları,telaşı,alış veriş yapışlarını seyretmek çok güzel.Pazarlık yapanlar,alıp sevinenler,alamayıp üzülenler,benim gibi yalnızca bakanlar...
Qunemle Kiki önde ben arkada,dolaştık epeyce.

Beni genelde Gümüş ve Annemden tanıyorlar,şimdi Sihirli Annemden de tanımaya başladılar.İnsanların size,sevecen gözlerle bakması,çok güzel bir duygu,mutluluk veriyor.
Burada benim çok komik bir fotoğrafım vardı,görünmez oldu birden,düzeltmiye çalıştım gitti,güle güle dedim ama,yazı bitsin umarım,halledebilirim...

Yılbaşı süsleri satılan tezgah,çok cıvıl cıvıldı,çeşit çeşit süsler genelde kırmızı...Çok göz alıcıydı...
Yaşlısı,genci,zor yürüyeni,düşüncelisi,neşelisi,tasalısı,herkes ayrı bir alem...Bu sokaktan çıktım,kalabalığın çoğaldığı sokaklara gelmiştik,kap kacak,yiyecek içecek,yani yoğunluğu çoğaltan malzemelerin satıldığı tezgahlar,bir itiş kakış,bastonumdan ve kalabalıkta benim birilerine,birilerinin bana çarpmasından korktum,yeni yıla  girerken,hiç kimseye bir şey olmasın dedim.Tam çıkarken,bir tezgahta ne zamandır aradığım,yumuşak kadifeden eşofmanlar gördüm,hem de istediğim renklerde,yanımda para yoktu alamadım,sokağı hatırlatmak için,akıllı Cicik tabelanın fotoğrafını çekti...Yılbaşından sonra gidip iki tane almalıyım.İşe hep eşofmanla gidip geliyorum,çok rahat oluyor.Benimkiler,siyah ve gri,ikisi de polar,çok sıcak tutuyor,serisimiz zaten sıcacık hiç üşümüyoruz.Bu gördüklerim daha ince,bir kahve rengi almalıyım.Belki bir de çılgın bir renk alırım,bilmiyorum...Alırken karar veririm,belki de bir tane alırım,bakalım...Şimdilik bu kadar,fotoğrafı koymaya çalışalım,bakalım becerebilecek miyiz?Ben ve Cicik yani...

Thursday, December 8, 2011

KASIM ORTASI ARALIK BAŞI DEĞİŞİM ZAMANI

Yazıyla kelalaka bir fotoğraf,ama CİCİK te ben de çok beyendik.İki tekerliğin arasındaki gölge sanki benmişim gibi bir duyguya kapıldım.Halbuki servisle sete giderken çekildi... Bayramdan önce,Sihirli Annem dizisinden teklif geldi,Günlük dizi,benim güzel kızlarım,çok yorulursun dediler.İki seneden fazladır,dinleniyorum bıktım,çalışmak,çalışmak,çalışmak istiyorum dedim.Seve seve kabul ettim,Belgrat,Saraybosna ve Mostar gezisini yapıp kasımın on üçünde döndüm.Onbeşinde saat on ikide servisle sete gittim.Çok büyük bir stüdyo ve dizinin tüm dekorları aynı yerde,benim için bir ilk(reklam çekimi hariç) servisle gidiyorsun,servisle dönüyorsun.En güzel tarafı giderken,eyvah trafik var,sete geç kalır mıyım,paniği yok,iki de bir saate bakmıyorsun,kalp krizi riski yok.Yolda yok ama çekimlerde vardı,her yeni çekimde olduğu gibi,heyecan üstü heyecan,abuklamalar,sabuklamalar,bir çarpıntı arkası kalp krizi...Tamam heyecan çok güzel ve ayrıca da mesleğimizin en önemli parçası,yalnızca benimki çok fazla...Üstelikte seneler geçtikçe daha da çoğalıyor...Neyse ki yatakta sürünüp,süründürmekten,çalışırken küt diye gitmek çok daha iyi olsa gerek,bu seferde oradaki arkadaşların kabusu geliyor aklıma...Neyse boş verin,bunlar laf'ı güzaf..Çalışmayı çok özlemişim,tüm arkadaşlar çok tatlı,ortam çok güzel,genelde dört gün çalışıp üç gün tatil yapılıyor.Zaman su gibi akıp gidiyor,nihayet tembellik bitti,kendime geldim.Vücudum tempoya alıştı yeniden... Derken Kasımın son günleri film heyecanı başladı,Oyuncu toplantıları,basına gösterim,gala gecesi ve iki Aralık vizyona girişi...İnanılmaz günlerdi,haberleri,fotoğrafları görmüşsünüzdür.Ben size başka bir şeyden bahsetmek istiyorum,önce bin kişilik salon doldu,arkasından,beş yüz kişilik olan açıldı ve o da doldu,konserlerde olduğu gibi ara basamaklar ve yan boşluklar doldu...Tiyatrodaymışız gibi ara alkışları ve finalde müthiş bir alkış patlaması...Çekimleri gördüğüm ve bende oynadığım halde,daha birinci epizot başlarken bir kaptırdım kendimi, seyirciydim sanki,filmin içine daldım gittim...Ve işte artık mutlu,çok mutlu bir kadınım...Harika bir ekiple,sevilen bir dizide oynamak,Yüksel Aksu,Galata Film ve o muhteşem arkadaşlarımla birlikte böyle bir filmde olabilmek...Ancak bu kadar yazabilirim,fazlası imkansız gibi geliyor bana,kelimeler kifayetsiz olabiliyor.Işıklar içinde yatsın Orhan Velim,ne de güzel yazmış...

Saturday, November 5, 2011

TEBDİL'İ MEKANDA FERAHLIK VARDIR

Kimbilir kaç sefer balkonumuzun fotoğrafını görmüşsünüzdür.Bu seferki biraz farklı,büyük masa içeriye girdi,belki iyisaatte olsunlar uğrar da bana,resim filan yaparım,düşüncesiyle...Niye çoğul konuşuyorum,balkon hem benim,hem de Kikiriğin,yani çoğuluz...Sonbahar geldi neyime,kan damlar fidanlarımın yüreğine...büyük olan saksıda fuşya renkli Begonvil fidanı,daha ufağında tohumunu Antalya Kemerden getirdiğim,kocaman,kırmızı,salkım çiçekler açan ,oralarda Arap Dudağı denilen ağacın ufacığı...İkiside geçen ay yaprak dökmeye başladılar,görünüşleri iyice cılızlaştı,kışın içerden gizlice beslenip,baharda birden gelişmiş bir şekilde çiçeklenip,beni mutlu kılıcaklar...Yani umutluyum kısaca...
Sadece ufak saksılar ve küçük bir kahve fincanı sığacak kadar bir sehpa ve iki iskemle kış için yeterli...Kikirik hanımefendi hangi iskemleye kurulursa diğeri bana kalıyor,genellikle güneş hangisinde daha çok parlıyorsa,o iskemle seçiliyor...
Kavgasız gürültüsüz güzel bir kış bizi bekliyor.Altı gün kadar mola veriyoruz,bu akşam üstü Qunem,Kikiriği annesi ve ikizinin yaşadığı,kendi evine götürdü.Çünkü ben yarın akşam üstü Belgrada uçup Acamın yanına gidiyorum.sadece altı gün kalıp döneceğim,devamını dönüşte yazarım,Ciciğin çektiği fotoğrafları koyarım,gelir gelmez de,ayağımın tozuyla Kikiriğimi alırım...Sizinle de dönüşte görüşürüz,her ne kadar Kurban Bayramını sevmiyorsam da hepinize sağlıklı,mutlu bayramlar,küçüklerin yanaklarından,büyüklerin de yanaklarından öperim...

Friday, October 7, 2011

YETMİŞ BEŞİNCİ SONBAHAR

Bir haftadır başlık duruyor,yazamadım bir türlü.Neden mi?Cicik çok güzel sonbahar fotoğrafları çekti,uğraş babam uğraş izin vermedi,münasebetsiz blog...İnat ettim, her gün denedim,bana mısın demedi,nuh dedi peygamber demedi...Ben de Cicikten özür dileyip,fotoğrafsız yazıyorum,yapılıcak bir şey yok...
İlk üç seneyi hatırlamam,bazı resimler var,onlar anılarda çıkar ortaya,dört yaşından sonra sonbaharlar beni çok üşütüyor,o yaşta Ankaradaydık,babam Genel Kurmayda çalışıyor,biz de Dikmen Bağlarında eski bir bağ evinde oturuyorduk ve ben çok üşümeye başladım,devamlı titriyordum,sıcaktan soğuğa geçince uyum sağlıyamadım galiba,diye düşündüler,bizimkiler...Sonra anlaşıldı,sıtmaya yakalanmışım meğerse...Çok uzun sürdü tedavisi,kinini hatırlıyorum,bir de bir gün çok sağlıklı bir gün titremeli olduğumu,başka bir şey anımsamıyorum...İyi olduğum günler,yine evden kaçıp asmaların arasına dalıp,sona kalmış üzümleri yerdim,ertesi günü titriye titriye yatakta yatardım.Kışa kadar sürdü galiba...İyileştim fakat her sene ilk soğuklarda, yetmiş bir senedir hep titrerim,sonra geçer.Yağmurda,karda yürümeyi çok severim,sıkı giyinir,sokağa atarım kendimi,üşümem,korkunç olan yalnızca ilk soğuklar...Kikirik te benim gibi koç burcu o da hava soğudumu hemen sıcak bir yerler arıyor,kalöriferler yanınca da çok mutlu oluyor,hemen her radyatörün üstünde onun yeri var,yumuşak bi şeyler koyup hazırlıyorum,ordan oraya geçerek sıcağın sefasını sürüyor...Bu sefer fotoğraf yok,onun,benim,bulutların,güneşin batışının,yaprakların dökülüşünün,rüzgarın yağmuru uçuruşunun,yani kısaca hiç bir şeyin,fotoğrafı yok,koyamadım çünkü...
Artık başka bahara kaldı...Bir dahaki yazıya kadar düzelir umarım...

Monday, September 5, 2011

BANA NE OLDU DA BEN BİLEMEM ESKİ HALİMİ HİÇ GÖREMEM

Dün bu fotoğrafları koydum,bu yazıyı yazdım,hatta yazının bitiş cümlesini bile tamamladım.Aralarda devamlı kaydet noktasını tıkladım,son tıklamayı yaptım,yapamadım,kımıldamadı bile yerinden...Aşağı aldım,yukarı çıkardım,bişeyler yaptım,bana mısın demedi...Biraz sonra yok oldu gitti,bir tek başlık kaldı elimde,afedersiniz yani blogda...Aynı fotoğrafları koyup aynı yazıyı yazamam dedim,Qunegondum,olmaz,yazarsın sen,dedi...Şimdi yazıyorum işte...Bir zamanlar ne yazmalıyımdiye düşünmezdim,fotoğraf bir ya da iki tane koyardım,üst üste aynı şeyleri tekrarlamazdım.Gerçekten de,bana ne oldu ben bilemem,eski halimi hiç göremem,vaziyetleri,geldi bloğa yerleşti...Kaç seferdir,hep kedicikler,sıkıntı,çalışmamaktan şikayet,tekrar tekrar tekrar...Başka bir şey yok,tükendim galiba...Laf aramızda şu tatil iyi geldi,belki de bundan sonra sık sık bir yerlere kaçarım...

Yirmi yedi ağustos cuma günü,saat sekiz Varan otobüsünün sekiz buçukta kalkmasıyla Antalya yolculuğum başladı.Tabi ki Ciciğin de mesai saati geldi,en önde,şöförün hemen arkasında oturduğumuz için fazla fotoğraf çekemedik.Flaşımız,şöför amcamızın gözünü almasın diye,biz kibar çocuklarız ya!O arada,oyun oynamayı da hiç kaçırmadık,ışık görür görmez Cicik elimde sallanmaya başlıyor,yanımızdakiler bize bakıyor...Eminim birazcık kaçık muamelesi yapıyorlardı...Yanımda çok tatlı bir genç kız oturuyordu,onunda ismi,benim küçük kızım gibi Çiğdemdi.Yol boyu konuşup arkadaşlık yaptık...




Güneşin batışı,ışıklar,yolculuk her şey çok güzeldi...




Ve de eylenceli...




Yukardaki ışıklar,kent girişiydi,ne güzel ve komik,sanki çizgi adamlar...




Sabah yediye geliyordu oteldeydim,güneş doğuyor,her yer pembeleşiyor,yumuşacık bir havaya bürünüyor...



Karşıdan gelen güneş ışığı Bey dağlarını da pembeye boyadı,o dağlar benim Mor dağlarımdır,her zaman renk değiştirir ama akşam güneş batarken hep mordur...Ve olağan üstüdür...




Odanın manzarasını öyle beyendik ki gece hemen hemen hiç uyumadığımız halde yatmayı düşünmedik Cicikle...




Hep balkondan çekilmez ya fotoğraf bir de hoşluk olsun diye içerden camın önünden çektik...Bayılıyoruz böyle saçma sapan fotoğraflara,Cicikle çok gülüyoruz...




Güneş yükseldi,günümüz başladı pembe dağlar,mavi dağlar oldu...




Balkonumuzun önü bir teras bahçe,şimdi çok moda galiba,O anlamsız gökdelenlere yapıyorlar galiba,reklamlarda görüyoruz umarım depreme dayanıklıdırlar...
Sabah trafiği yavaş yavaş başlıyor...




Bizim denizlerimiz çok güzel,Karadeniz,Marmara,Ege ve Akdeniz hepsi bir birinden güzel ve hepsi bir birinden farklı...Biz doğa açısından çok zengin ve çok şanslı insanlarız,bir de kıymetini bilebilsek...




Bunlar Ege ve Akdeniz bölgesinde gördüğünüz kaktüslerin bir cinsinin genellikle bir metreye yakın boyu olan zarif çiçekleri...Dedemen otelinin kapısına giden yol üzerinde,boyları neredeyse iki adam boyu,kalınlıkları genç bir ağaca yakın kalınlıkta...Gözlerime inanamadım...






Bundan sonra göreceğiniz fotoğrafların hemen hemen hepsi,Dedeman Otelinin havuz kenarından...Cicikle hoşumuza giden her şeyi sizlerle paylaşmak istedik...



Değişik günler,değişik saatler,değişik ağaçlar,değişik yollar,aynı dağlar,aynı deniz ve aynı Antalya...




Burası havuz başından denize inen merdivenlerin başı,bayıldım ben...






Cicikle siyah beyaz denedik,beyendiniz mi?Lafın gelişi sorduk,şımarıklığımızdan,ilk dneme ya bundan sonra alışırız umuyorum...




Bu da sepya denememiz,ne dersiniz ara sıra böyle denemeler yapmak istiyoruz...En azından çok kötü değil galiba...



Bulutlara mı ağırlık versek,yansımalara mı derken ikisi de eksik olmuş,yine de hadi koyalım dedik...Renkli fotoğraf da başka türlü güzel !...



Bizim kaldığımız otel Dedemanın hemen karşısında,DedemanPark Otel her sabah kalkıp,kapı önünde kediciklerle günaydınlaşıp,biraz sevişiyoruz,



hemen yandaki bakkaldan gazetemi alıyor,oradaki kediciklere selam veriyor ve havuza dedemana gidiyoruz...Her taraf sanki kedi cenneti...


Ben şezlongda yatıp güneşlenemem,sıkıntıdan patlarım,sadece oturup kitap okurum,yanmak için,havuzun kenarında,ağaçların,çiçeklerin arasında,güneşin altında yürürüm...Hem daha güzel yanıyor insan hemde sıkılınmıyor yollarda...


Bu fotoğrafların hemen hepsi o yürüyüşlerde çekildi,kalan zamanda kitap okundu..



Havuz başından asansöre biniyorsunuz hop!denize iniyorsunuz,yok öyle şey bu gördüğünüz merdivenler gibi dört tane daha iniyorsunuz...Ben bir kere indim,fotoğraf çektim,bir daha da inmedim,denize de giremedim...


Çok güzel ve sakin görünüyor değil mi?Bir de bana sorun...



Bakar mısınız ne kadar sakin,tam da benim içi platinli bacağıma göre,ister zıp zıp oynayan merdivenlere çarp,istersen kayacıklara çarp,beyen beyendiğine yani,sürüsüne bereket...Havuz ve duş neyime yetmez?


Şaka bir tarafa çok güzel,kayalar,çırpıntılar,o maviliklerin içinde olmak,allahtan senelerce o keyfi yaşadım,şimdi de o güzelliklerin fotoğrafını çekmek,buralara gelip görebilmek,denizin sesini,rüzgarın hışırtısını duyarak kitap okuyabilmek...Kısaca tadını çıkartmak,çok çok güzel...



Bu biraz paparazzilik oldu ama dayanamadım,Cicikte dayanamadı,çekiverdi...




Havuz başından,biraz merdiven,biraz yokuş,birazcık daha merdiven,azıcık yokuş,minicik iniş...Sanki piknik yeri artı aquapark,durur muyum oraya da gittik.Cicik bu ağaca ve aradan sızan güneşe dayanamadı.



İne çıka yorulmuşum,başım önümde kucağımda heybem,şezlonga çöktüm...



Ben bunun bir de sepyasını çekicem dedi ve dediğini yaptı Cicik...






Aquaparkın büyük havuzunun etrafı,gerçekten piknik yeri gibi,çok keyifli ve doğal...







Küçük bir burunun diğer tarafındayız...Aynı dalgalar,



aynı merdivenler,eh tabi ki annecik denize girmedi burada da...Giremedi değil,çünkü kendi seçimi,istese,cesaret edebilse girerdi...


Tekrar havuz başına döndük ve bir güzellikle karşılaştık,bir gelin,bir damat,bir nedime,bir fotoğrafçı doğal ortamda,bu güzel günlerini kayda geçirmiye,belgelemeye gelmişler...Ben hemen bir ananne olarak alkış başlattım,çok mutlu oldular.




Daha sonra asansöre,merdivenlere yöneldiler...İşin doğrusu denize kıyısına indiler...Antalyada evlenenler için en doğal ortamda,deniz kıyısında,mutluluklarını,yıllar sonrasına,evlatlarına,torunlarına,belki de onların da çocuklarına bırakıcaklar...Bir yastıkta kocasınlar...Aklıma gelmişken,artık bir yastıkta kocanmıyor,o eskidendi,annemin,anannemin yatak genişliğini kaplıyan tek yastıkları vardı,şimdi,yatakta yastık yığını var,onlarca yastıkta yatılıyor...Ne yaparsın devir değişti...Aslında çok güzel,hiç bir şey durağan değil dünyamızda...Her şey her yerde ve her zaman değişiyor,bazıları iyiye,bazıları kötüye gidiyor...Umalım bundan sonra her şey,her yarde ve her zaman çok çok iyiye doğru yol alsın...Güzel günlere...