Monday, September 5, 2011

BANA NE OLDU DA BEN BİLEMEM ESKİ HALİMİ HİÇ GÖREMEM

Dün bu fotoğrafları koydum,bu yazıyı yazdım,hatta yazının bitiş cümlesini bile tamamladım.Aralarda devamlı kaydet noktasını tıkladım,son tıklamayı yaptım,yapamadım,kımıldamadı bile yerinden...Aşağı aldım,yukarı çıkardım,bişeyler yaptım,bana mısın demedi...Biraz sonra yok oldu gitti,bir tek başlık kaldı elimde,afedersiniz yani blogda...Aynı fotoğrafları koyup aynı yazıyı yazamam dedim,Qunegondum,olmaz,yazarsın sen,dedi...Şimdi yazıyorum işte...Bir zamanlar ne yazmalıyımdiye düşünmezdim,fotoğraf bir ya da iki tane koyardım,üst üste aynı şeyleri tekrarlamazdım.Gerçekten de,bana ne oldu ben bilemem,eski halimi hiç göremem,vaziyetleri,geldi bloğa yerleşti...Kaç seferdir,hep kedicikler,sıkıntı,çalışmamaktan şikayet,tekrar tekrar tekrar...Başka bir şey yok,tükendim galiba...Laf aramızda şu tatil iyi geldi,belki de bundan sonra sık sık bir yerlere kaçarım...

Yirmi yedi ağustos cuma günü,saat sekiz Varan otobüsünün sekiz buçukta kalkmasıyla Antalya yolculuğum başladı.Tabi ki Ciciğin de mesai saati geldi,en önde,şöförün hemen arkasında oturduğumuz için fazla fotoğraf çekemedik.Flaşımız,şöför amcamızın gözünü almasın diye,biz kibar çocuklarız ya!O arada,oyun oynamayı da hiç kaçırmadık,ışık görür görmez Cicik elimde sallanmaya başlıyor,yanımızdakiler bize bakıyor...Eminim birazcık kaçık muamelesi yapıyorlardı...Yanımda çok tatlı bir genç kız oturuyordu,onunda ismi,benim küçük kızım gibi Çiğdemdi.Yol boyu konuşup arkadaşlık yaptık...




Güneşin batışı,ışıklar,yolculuk her şey çok güzeldi...




Ve de eylenceli...




Yukardaki ışıklar,kent girişiydi,ne güzel ve komik,sanki çizgi adamlar...




Sabah yediye geliyordu oteldeydim,güneş doğuyor,her yer pembeleşiyor,yumuşacık bir havaya bürünüyor...



Karşıdan gelen güneş ışığı Bey dağlarını da pembeye boyadı,o dağlar benim Mor dağlarımdır,her zaman renk değiştirir ama akşam güneş batarken hep mordur...Ve olağan üstüdür...




Odanın manzarasını öyle beyendik ki gece hemen hemen hiç uyumadığımız halde yatmayı düşünmedik Cicikle...




Hep balkondan çekilmez ya fotoğraf bir de hoşluk olsun diye içerden camın önünden çektik...Bayılıyoruz böyle saçma sapan fotoğraflara,Cicikle çok gülüyoruz...




Güneş yükseldi,günümüz başladı pembe dağlar,mavi dağlar oldu...




Balkonumuzun önü bir teras bahçe,şimdi çok moda galiba,O anlamsız gökdelenlere yapıyorlar galiba,reklamlarda görüyoruz umarım depreme dayanıklıdırlar...
Sabah trafiği yavaş yavaş başlıyor...




Bizim denizlerimiz çok güzel,Karadeniz,Marmara,Ege ve Akdeniz hepsi bir birinden güzel ve hepsi bir birinden farklı...Biz doğa açısından çok zengin ve çok şanslı insanlarız,bir de kıymetini bilebilsek...




Bunlar Ege ve Akdeniz bölgesinde gördüğünüz kaktüslerin bir cinsinin genellikle bir metreye yakın boyu olan zarif çiçekleri...Dedemen otelinin kapısına giden yol üzerinde,boyları neredeyse iki adam boyu,kalınlıkları genç bir ağaca yakın kalınlıkta...Gözlerime inanamadım...






Bundan sonra göreceğiniz fotoğrafların hemen hemen hepsi,Dedeman Otelinin havuz kenarından...Cicikle hoşumuza giden her şeyi sizlerle paylaşmak istedik...



Değişik günler,değişik saatler,değişik ağaçlar,değişik yollar,aynı dağlar,aynı deniz ve aynı Antalya...




Burası havuz başından denize inen merdivenlerin başı,bayıldım ben...






Cicikle siyah beyaz denedik,beyendiniz mi?Lafın gelişi sorduk,şımarıklığımızdan,ilk dneme ya bundan sonra alışırız umuyorum...




Bu da sepya denememiz,ne dersiniz ara sıra böyle denemeler yapmak istiyoruz...En azından çok kötü değil galiba...



Bulutlara mı ağırlık versek,yansımalara mı derken ikisi de eksik olmuş,yine de hadi koyalım dedik...Renkli fotoğraf da başka türlü güzel !...



Bizim kaldığımız otel Dedemanın hemen karşısında,DedemanPark Otel her sabah kalkıp,kapı önünde kediciklerle günaydınlaşıp,biraz sevişiyoruz,



hemen yandaki bakkaldan gazetemi alıyor,oradaki kediciklere selam veriyor ve havuza dedemana gidiyoruz...Her taraf sanki kedi cenneti...


Ben şezlongda yatıp güneşlenemem,sıkıntıdan patlarım,sadece oturup kitap okurum,yanmak için,havuzun kenarında,ağaçların,çiçeklerin arasında,güneşin altında yürürüm...Hem daha güzel yanıyor insan hemde sıkılınmıyor yollarda...


Bu fotoğrafların hemen hepsi o yürüyüşlerde çekildi,kalan zamanda kitap okundu..



Havuz başından asansöre biniyorsunuz hop!denize iniyorsunuz,yok öyle şey bu gördüğünüz merdivenler gibi dört tane daha iniyorsunuz...Ben bir kere indim,fotoğraf çektim,bir daha da inmedim,denize de giremedim...


Çok güzel ve sakin görünüyor değil mi?Bir de bana sorun...



Bakar mısınız ne kadar sakin,tam da benim içi platinli bacağıma göre,ister zıp zıp oynayan merdivenlere çarp,istersen kayacıklara çarp,beyen beyendiğine yani,sürüsüne bereket...Havuz ve duş neyime yetmez?


Şaka bir tarafa çok güzel,kayalar,çırpıntılar,o maviliklerin içinde olmak,allahtan senelerce o keyfi yaşadım,şimdi de o güzelliklerin fotoğrafını çekmek,buralara gelip görebilmek,denizin sesini,rüzgarın hışırtısını duyarak kitap okuyabilmek...Kısaca tadını çıkartmak,çok çok güzel...



Bu biraz paparazzilik oldu ama dayanamadım,Cicikte dayanamadı,çekiverdi...




Havuz başından,biraz merdiven,biraz yokuş,birazcık daha merdiven,azıcık yokuş,minicik iniş...Sanki piknik yeri artı aquapark,durur muyum oraya da gittik.Cicik bu ağaca ve aradan sızan güneşe dayanamadı.



İne çıka yorulmuşum,başım önümde kucağımda heybem,şezlonga çöktüm...



Ben bunun bir de sepyasını çekicem dedi ve dediğini yaptı Cicik...






Aquaparkın büyük havuzunun etrafı,gerçekten piknik yeri gibi,çok keyifli ve doğal...







Küçük bir burunun diğer tarafındayız...Aynı dalgalar,



aynı merdivenler,eh tabi ki annecik denize girmedi burada da...Giremedi değil,çünkü kendi seçimi,istese,cesaret edebilse girerdi...


Tekrar havuz başına döndük ve bir güzellikle karşılaştık,bir gelin,bir damat,bir nedime,bir fotoğrafçı doğal ortamda,bu güzel günlerini kayda geçirmiye,belgelemeye gelmişler...Ben hemen bir ananne olarak alkış başlattım,çok mutlu oldular.




Daha sonra asansöre,merdivenlere yöneldiler...İşin doğrusu denize kıyısına indiler...Antalyada evlenenler için en doğal ortamda,deniz kıyısında,mutluluklarını,yıllar sonrasına,evlatlarına,torunlarına,belki de onların da çocuklarına bırakıcaklar...Bir yastıkta kocasınlar...Aklıma gelmişken,artık bir yastıkta kocanmıyor,o eskidendi,annemin,anannemin yatak genişliğini kaplıyan tek yastıkları vardı,şimdi,yatakta yastık yığını var,onlarca yastıkta yatılıyor...Ne yaparsın devir değişti...Aslında çok güzel,hiç bir şey durağan değil dünyamızda...Her şey her yerde ve her zaman değişiyor,bazıları iyiye,bazıları kötüye gidiyor...Umalım bundan sonra her şey,her yarde ve her zaman çok çok iyiye doğru yol alsın...Güzel günlere...