Wednesday, October 20, 2010

BEŞİ ATLA ALTIYA GEL !

Pazar gezimize başlamak üzere toplanıyoruz.Yeşil Nil gurubunun iki müzisyeni,Esin ve Semih ,bey yada hanım demiyorum,ikisi de benden çok genç,artı arkadaş olduk,kısa sürede...İkiside çok tatlı...


Arabayı park ettik,daha içeriye giremeden,güvercinler el koydu,onları görmeden geçemezmişiz...


Gördüğünüz gibi,giriş çok sempatik,oyalanmayın,içeriye buyrun,neler var neler, diyor sanki bize...



Her yerde eski tahtalar,boncuklar,testi toprağından kap kacak,çiçek, ağaç,kabartma,heykeller,heykelimsiler...Bol miktarda ,çılgıncasına yayılmış vaziyette...Öyle iki saatte değil,günlerce gezilse yine de ay şunu ve şunları görmemiştim denebilecek konumda bir mekan...



Birde hemen her cins kuş ,kedi,köpek,paçalı tavuk,paçalı horoz,tavuslar ve diğerleri...


Ya o boncuklar,yollarda taşların arasında,testilerin üstünde,kabartmalarda,çiçeklerde,hiç kimseye,hiç bir şeye nazar deymez,deyemez,nazarın ödü patlar,haksızmıyım sizce...













Nereye bakacağımı tamamen şaşırmış vaziyetteyim,hediyelik bir şeyler almak istedim,bu kadar çok olunca,inanın seçemedim.





Şu bıcırıkların güzelliğine bakın,o kadar tatlılar ki...Bütün mekan onların,özgürce dolaşıyorlar,istedikleri her yerde...



Böyle bir yerde demli güzel çaylar içilmez mi?Bittabi ki içilir,bizler de gitmeden evvel çaylarımızı içip,sohbet ediyoruz...
Boncuk ustası,yerine gelince,ona uğramadan yapamadık.O ufacık yerde bir ocak var onun başında taşları ısıtıp,şekil veriyor,renkli taşları yanyana getirip,harikalar yaratıyor.Elindeki palaz zayıf doğmuş,büyükleri yaşamasın böyle diyip,öldürmeye çalışmışlar,ellerinden zor kurtarmış ustamız...Yoluk yoluk ama yaşıyor,ustanın bebeği gibi o iş yaparken kucağında sıcacık oturuyormuş...Şanslı da diyebilirsiniz,yaşadıklarından sonra şanssızda ...Bakış açısına bağlı galiba...


Artık kullanılmayan bir arabanın tekerlek aksamı,tavus kuşlarının ,paçalı tavukların,güvercinlerin dekoru olmuş...


Çıkışta kurumuş dallardan isabetli bir seçimle yapılmış,kadın heykeli bizi uğurladı,bunu saymayız gene gelin,şimdi güle güle gidin, dedi...



Biz de yola koyulduk,hava kapalıydı,benim beyaz bulutlarım çoğalmıştı,gezimiz daha bitmemişti...Eh bugün pazar tadını çıkartmak lazım...




Bizde Urlaya gittik,Balıkçı barınağının orada Kos Raki diye bir meyhanede oturduk.








Gördüğünüz gibi manzaramız çok güzel,birer kadeh rakıyla,mis gibi kızarmış hamsi yenmez mi şimdi?Biz yedik,parmaklarımızı da birlikte yedik...



Birde çok tatlı misafirimiz vardı,kibar kibar bekledi,biz ona hamsi verelim diye,biz de onu kırmadık,hamsimizden ona da pay çıkardık...



Sonrada güneş batmak üzere,hazırlık yapıp gök yüzünü ve bulutları bin bir renge boyarken yola düzüldük...Eeeee evli evine,köylü köyüne,evi olmayan sıçan deliğine...






























No comments:

Post a Comment