Friday, October 1, 2010

ÇOK SIKILIYORDUM

Cuma sabahı uyanıp,banyomu ve kahvaltımı yaparken gazetemi okuyup,bilim tekniğin bilmecesini de çözdüm.Evet övünmek gibi olmasın ama ,genellikle çözüyorum bilim tekniğinkini Cumhuriyet pazarın bilmecesiyse inanılmaz,çoğu zaman ya yarısını ya yarıdan azıcık fazlasını çözüyorum,daha fazlasına gücüm,pardon bilgilerim yetmiyor.Bu arada sadece bilgilerimle çözüp,araştırma falan yapmam.Birden bire ne yapacağımı bilemez vaziyette bom boş kaldım.Gazete okundu,bilmece çözüldü,sabah sabah ne yapabilirim,aklıma hiç bir şey gelmiyor.Kikirikle oyalandım,çiçekleri sulayıp sevdim,azıcık ortalık toplayıp sıkıntıdan patladım...Birden aklıma geldi,lansorum bitmiş kliniğe gidip yazdırmalıyım,böylece hem ilaca para vermem hemde bir bir buçuk aydır gitmediğim Bahariyeye giderim.Bakalım oradaki,sokak arkadaşlarım nasıllar,neler yapıyorlar?


İlacımı yazdırıp eczaneden alıp cadde boyunca yürümiye başladım...İlk gördüğüm Bahariyedeki kilisenin kedicikleriydi,sabahtan beri bir görünüp bir kaybolan güneşi görmenin keyfiyle öğleden sonra kestirmesi yapıyorlardı,her zaman ki gibi çok tatlıydılar...

Bu güzellikte, kilisenin kediciklerinden biri ,bahçenin parmaklıklarından etrafı gözleyip,sıkı bir araştırma yapıyor,kim geçiyor,kim onunla konuşuyor,kim görmezden geliyor,hepsini biliyor.Baksanıza cin gibi...


Modaya giden yolun başlangıcında bir meydan vardır,eskiden çimenlerin ortasında havuz vardı,pek temiz tutmuyordu insanlar,geçen sene havuzu kapattılar büyükçe bir meydan oldu.Bunlar güvercinlerimiz,bıcır bıcırlar,hep ekmekleri var yemek için,hiç bir yere gitmiyorlar galiba,ekmek elden su gölden yaşıyorlar...Meydanın kenarlarında sıralar var ve hep doludur,genelde civardaki yaşlı kadınlar yanlarında torunları ya da yaşlı erkekler arkadaşları veya gazeteleriyle o sıralarda otururlar.Arada bir iki genç görürsünüz okul çıkışı,bazen de Bahariyede ki mağazaları dolaşmış ve yorulmuş genç kadınlar olur sıralarda...Herkes kendi düşünceleriyle baş başa...Kimseyi rahatsız etmemek için sadece kuşları çektim ama sıralar da görüntülenmiye değerdi...Meydanın kenarından dolmuşa binip Şaşkınbakkalda her zamanki yollarımdan birinde indim.Orası eve dönüş yolumun başlangıcı sayılabilir.




Yolda giderken bir şey dikkatimi çekti,site yapılmıştı ama girişini yeni düzenlemişler,ağaçları budamışlar da mı böyle olmuş yoksa başka bir şey mi çözemedim.Yukarda ki ve aşağıda ki fotoğraflarda o ağaçlar görünüyor.Dalların en uçlarında toparlaklar var,yeni sürgünler gibi ama mevsim yanlış,değişik bir cins ağaç desem,bu denli büyüyünceye kadar ben nasıl görmedim.Tamam çoğu zaman etrafıma kör bakarım ama ağacı çiçeği börtü böceği kediyi köpeği bitkileri kolay kolay atlamam...Neyse devlet sırrı gibi bir sır oldu benim için bu ağaçlar,değişik bir fikri olan varsa bana yazsın lütfen,çok mutlu olacağım inanın,aklıma fena takıldı bu mesele...





Sokakta yürüdüğüm kadar ağaçları düşündüm,sonra benim serseri arkadaşlarımdan birini gördüm,gayet dikkatli bir şekilde bir sağına bir soluna bakınıyordu,karşı kaldırımdan göz kırptım ona ,cicikimi çıkardım ve fotoğrafını çektim,son geçen arabanın arkasından dikkatli bir şekilde yine sağına soluna baktı ve yanıma geldi.Kısa bir süre yan yana yürüdük,sonra bahçelerden birindeki benim göremediğim bir şeye takıldı gözleri,orada kaldı arkadaşım...






Belli oluyor değil mi iki fotoğraftan da ne kadar dikkatli bir şekilde karşıdan karşıya geçtiği...Bir de insanlarımızı düşündüm,sağlarına sollarına bile bakmadan,ışıkları filan dikkate almadan,körlemesine atıyorlar kendilerini caddelere...İnanın onlar bizden daha duyarlı,daha dikkatli daha sevecen ve daha akıllılar...









Nasılda güzel değil mi?Aşağıdaki de başka bir arkadaş dolaşmaktan yorulmuş,güneşi görünce bir dükkanın önüne yayılmış hem dinleniyor hem de güneşleniyor...










Benim yürüdüğüm yollarda böyle çok güzel arkadaşlar vardır,hepsi bakımlı veteriner kontrollü,çevre esnafın sevdiği,doyurduğu benim gibi çılgınların konuştuğu caddelerimizin vaz geçilmezleridir onlar...












Kulağımdaki küpeyi gördünüz değil mi,ben de onlardan biriyim,ama fotoğrafımı çeken neneyle uğraşamam bu gün, azıcık kestiriyorum şuracıkta nasılsa yine geçer, o zaman gönlünü alırım ben onun...














Saksıda bir kedicik,minik kız onu görünce hemen yanına gitti,annesi gelip elinden tuttu,bak ne güzel uyuyor,uyandırma sakın yarın uyanık görürsek o zaman seversin ,dedi...O zaman daha iyi anladım ki tek çılgın ben değilim...Ya da ilk yazılarımda anlattığım, minicik çocuğunu kediye vermekle korkutan kadınlar çok değiller...












Caddenin en güzel yerlerinden birinde Ayedaş cafelerin önünde beş altı çukur açmış her tarafı toza toprağa bulaştırmış,tam piyasa saatini katletmiş,bir şeyler yaptırıyor.Bu işi yapan ustaların hiç bir suçu yok ama bence böyle güzel ve işlek caddelerde bu işler gece el ayak çekildikten sonra yapılmalı...İşçilerin değil,Ayedaş yetkililerinin yanlışıdır...
















Bu tatlı şeyde o kazılardan azıcık uzaktaki dondurmacının önündeki basamakta uyukluyor,gelen geçene aldırış etmeden kimbilir rüyasında neler görüyordur.Yatış şeklimize bakın ne estetik ne rahat...















Ve dönüş yolum Ethemefendi caddesi,şimdi gördüm, o bodur ağaçlar sarı çiçeklerini açmışlar...Bir süre böyle şenlendirirler caddeleri,ışıl ışıl ışldarlar sarı sarı...

















Ve tünelden geçip,sokağımın olduğu İnönü Caddesine giriyoruz...Yine çok güzel bir gün geçirdim ne sıkıntım kaldı ne de boş gezenin boş kalfasıymışım düşüncesi...Çalışmayı çok seviyorum ama yavaş yavaş çalışmadan geçireceğim günlere de alışmam gerekiyor.Belki de yeniden resim yapmıya başlamalıyım,ya da anılarıma devam etmeliyim...Bilemiyorum, bunların hepsi evde oturarak yapılacak işler ben yürümeyi,dolaşmayı ve hep hareket etmeyi seviyorum,heyecanlıyım içim hep kıpır kıpır,her sabah yataktan bugün ne yapacağım,nereye gidebilirim diye kalkıyorum...Bu yaşta böyle olmamam lazım belki ama böyleyim işte ben, ne yapabilirim ki?















No comments:

Post a Comment