Friday, October 7, 2011

YETMİŞ BEŞİNCİ SONBAHAR

Bir haftadır başlık duruyor,yazamadım bir türlü.Neden mi?Cicik çok güzel sonbahar fotoğrafları çekti,uğraş babam uğraş izin vermedi,münasebetsiz blog...İnat ettim, her gün denedim,bana mısın demedi,nuh dedi peygamber demedi...Ben de Cicikten özür dileyip,fotoğrafsız yazıyorum,yapılıcak bir şey yok...
İlk üç seneyi hatırlamam,bazı resimler var,onlar anılarda çıkar ortaya,dört yaşından sonra sonbaharlar beni çok üşütüyor,o yaşta Ankaradaydık,babam Genel Kurmayda çalışıyor,biz de Dikmen Bağlarında eski bir bağ evinde oturuyorduk ve ben çok üşümeye başladım,devamlı titriyordum,sıcaktan soğuğa geçince uyum sağlıyamadım galiba,diye düşündüler,bizimkiler...Sonra anlaşıldı,sıtmaya yakalanmışım meğerse...Çok uzun sürdü tedavisi,kinini hatırlıyorum,bir de bir gün çok sağlıklı bir gün titremeli olduğumu,başka bir şey anımsamıyorum...İyi olduğum günler,yine evden kaçıp asmaların arasına dalıp,sona kalmış üzümleri yerdim,ertesi günü titriye titriye yatakta yatardım.Kışa kadar sürdü galiba...İyileştim fakat her sene ilk soğuklarda, yetmiş bir senedir hep titrerim,sonra geçer.Yağmurda,karda yürümeyi çok severim,sıkı giyinir,sokağa atarım kendimi,üşümem,korkunç olan yalnızca ilk soğuklar...Kikirik te benim gibi koç burcu o da hava soğudumu hemen sıcak bir yerler arıyor,kalöriferler yanınca da çok mutlu oluyor,hemen her radyatörün üstünde onun yeri var,yumuşak bi şeyler koyup hazırlıyorum,ordan oraya geçerek sıcağın sefasını sürüyor...Bu sefer fotoğraf yok,onun,benim,bulutların,güneşin batışının,yaprakların dökülüşünün,rüzgarın yağmuru uçuruşunun,yani kısaca hiç bir şeyin,fotoğrafı yok,koyamadım çünkü...
Artık başka bahara kaldı...Bir dahaki yazıya kadar düzelir umarım...