Friday, July 23, 2010

BİR ZAMANLAR TİYATRO

NİYE BİR ZAMANLAR , diye sorabilirsiniz.Bu sizin en tabii hakkınız.Bin dokuz yüz altmışlı,yetmişli,hatta seksenli yıllara gidelim.Genellikle Pazartesi günleri tatil yapılırdı,ama bu tatillerin çoğunda yakın kentlere, ya da Kadıköy,Üsküdar,Bahçelievler gibi ilçelere ufak turneler yapardık.Ufak diyince aklınıza bir oyun gelmesin sakın,on sekiz ve yirmi bir de olmak üzere,ma-

tine suare iki oyun oynardık.Cumartesi Pazar kendi salonumuzda,matine suare,sair günlerde sadece suare...Arkadaşlarımızın bir kısmı benim gibi,Cumartesi ve Pazar günleri sabah on da Akbank Çocuk Tiyatrosunun oyunlarında da oynardı.Tabi ki bir oyunu oynarken gelicek oyunun provaları yapılırdı.Ne zaman mı,hafta içi saat on da ya da on birde başlar ilk günler iki üç saat,sonraki günler neredeyse ,akşam oyununun iki saat öncesine kadar çalışırdık.Sizin de gördüğünüz gibi,neredeyse soluk almıya bile vaktimiz yoktu.Her gece oyundan sonra ya evimizde,ya arkadaş evinde ya da bir kulüpte akşam yemeği yer,sonra banyo yapar yatardık.

Yaz gelince,bir ay Ankara,bir ay İzmir,bir ay Anadolu turnesi yapardık.Bir aylık tatilimizin maaşı çıkardı bu turnelerden,ayrıca oyunlarımızı Türkiyenin her kentinde sergilemiş olurduk.

Daha sonra yavaş yavaş,oyun sayıları,tiyatro sayıları azalmıya başladı.Ben uzunca bir süre tiyatrodan ayrı kaldım,o günleri daha sonra , ya da anılarımda okursunuz.Antalyaya yerleşip,başka işler yaptım.O arada zaman zaman, Tuncay Özinel Tiyatrosu ile Anadolu ve Karadeniz turnelerine çıktım,bir iki günlük provalarla değişik oyunlarda oynadım,film çevirdim,iki üç senede bir.Bacağımı kırınca artık büyümüş olan kızlarım,Antalyada kalamazsın dediler ve İstanbula döndüm,önce bir iki dizide ufak roller oynadım,sonra diziler devam etti,film çekimleri de öyle...Nihayet bu sene tiyatroya döndüm.

Şimdi gelelim bu senelerin tiyatrosuna,bir kere çoğunda dekor diye bir siyah perde ve önünde bir kaç eşya var.Eski dekorlar inanılmazdı,her biri oyunla özdeşleşir,dekor,kostüm,oyuncu,müzik bir bütün oluşturur,seyirciyi başka bir dünyaya götürürdü.Ben kendim de fırsat yarattıkça ,başka tiyatrolarda oyun seyrettiğim için ,o duyguyu çok iyi biliyorum.Ayrıca son senelerde, haftada iki üç oyun oynadığınız zaman, çok şanslı hissediyorsunuz kendinizi.Demin

yazdığım gibi eskiden haftada on bir oyun oynardık,tatil günü gerçekten tatil yapabilmişsek o hafta dokuz oyunda kalırdık.Şimdi arkadaşlarımız oyun başına ücret alıyorlar mış,eskiden on iki ay maaş alınırdı,bir iki tiyatro hariç,vergisini de tiyatro sahipleri öderdi,ayrıca çoğumuz sigortalıydık. Bir kaç tiyatrocu da oyuncularına defter tutturup vergisini kendilerine ödetirlerdi.

Benim oynadığım bütün tiyatrolarda,vergim de ödendi,sigortalı da yapıldım.O yüzden ben emekli oldum,Emekli olamayan o kadar çok arkadaşım var ki,aklınız almaz!...

Eskiden senenin üç yüz otuz beş günü ve günün neredeyse on dört saati çalışırdık ve tabi haftanın yedi günü...O yüzden şimdi çalışmadığım zamanlarda sudan çıkmış balık gibi oluyorum,nasıl ve ne ile nerede zaman geçirip günü tamamlıyacağımı bilemiyorum.

Umarım,çok fazla içinizi karartmamışımdır,bu gün eski arkadaşlar buluşup konuştuk,dertlerimiz depreşti,bu yazı ondan doğdu...Yine de dünyanın en şanslı insanlarından biriyim bence,çünkü dünyanın en güzel mesleğini, severerek ne kelime aşkla yapıyorum...Bundan daha güzel bir şey olabilir mi?

No comments:

Post a Comment