Wednesday, June 9, 2010

KUŞLAR ve BİZ

Kuşlar gökyüzünde uçarken,olağan üstü ve erişilmez bir güzellik olarak,içimizde müthiş duygular üretir.Ya da bana öyle geliyor.Belki de uçmayı çok sevdiğim içindir bu duygum,hatta içinde birazcık kıskançlık bile var galiba...Uzaktan uzağa konuşurum onlarla,oralarda havalar nasıl,buraları nasıl görünüyor diye...Geçen sene Modanın denizden uzaklaşan bir caddesinde,yol kenarına park etmiş arabalardan birinin üstünde,bir martı vardı.Önce çok şaşırdım,sonra şaşırmama şaşırdım.Denizlerimizi kirlettik,balıklarımız çoook azaldı,martılar karnını nasıl doyuracak?Onlar da doğal olarak gökyüzünden denizlere değil,bizim yaşadığımız yerlere konmaya başladılar.Genellikle bahçelere ve çöp tenekeleri yakınlarına...Ama benim gördüğüm martı,insanlara merak sardırmış anlaşılan,önce yanında durup seyrettim,sonra onunla konuşmaya başladım...

İnanın bana lütfen,önce bana baktı,


gözlerindeki ifade değişti sonra,sanki
beni dinliyordu.Ona gökyüzünü ne çok sevdiğimi,onunla arkadaş olmak istediğimi,bulutların arasında olmanın nasıl bir duygu olduğunu merak ettiğimi söyledim.Sanki büyük bir heyecanla beni dinliyordu.

Birden dikkatim dağıldı,sebebi yanımızdan gelip geçenlerdi.Bir kısmı merakla,bir kısmı hafif korkuyla,bir kısmı dalga geçerek ve bir ikiside sevgiyle bakıyorlardı.Eminim ki,sonuncular hariç,hepside beni deli yerine koydular,bu güzel yaratıklarla iletişim kurmanın ne muhteşem bir şey oduğunu bilmiyorlar...Yer yüzündeki tüm yaratıklar arasında en duygusuz,en iletişimsiz ve gerçek sevgiyi bilmeyen,yalnızca bizleriz galiba...Yalnızca BİZ diye kasım kasım kasılıyoruz,bizden büyük hiç bir şey YOK...


Aslında resimlerdeki kuşları yazıcaktım,ilk resimdeki martı,bir kaç gün pencereme geldi camı tıklattı.Altıncı katta oturuyorum ve kiracıyım,alt katlardaki camlar kirlenir,insanlar bozulabilir,huzurum kaçar,evden çıkmak zorunda kalabilirim diye,martının isteğini anlamazdan geldim.(aslında hayatım boyunca,çok daha basit sebeplerle,ev taşıdım.Artık yaşlandım galiba.birde ev ve evin yeri çok uygun bana,taşınmak istemiyorum.)Ama sonunda dayanayıp ekmek doğradım,evde çavdarlı ve beyaz ekmek vardı ikisinden de doğradım.Benim ekmek koymamı bekliyormuş,hemen geldi o daracık mermer parçasında önce çavdarlılara yöneldi,derken bir kaç martı daha geldi,itiş kakış ekmekleri yediler.Sonunda benim martı kaldı ,o arada makine yakınımda olmadığı için martıların resmini çekememiştim.Sonra baktım benimki gitmiyor,aldım çantamdan ve onun bir kaç güzel fotoğrafını çektim.şimdi arkadaşız,ne zaman gelse ekmek veriyorum,bazı günler arkadaşları da geliyor...


Minik güvercine gelince,Tirandaki ilk günlerde ACA nın balkonunda kahvaltı yaparken tanıştık,bu senenin yavrusu herhalde küçücük bir şey,çok ta sempatik ve korkusuz burnumun dibinde dolaştı durdu.Kaçırırım korkusuyla yerimden kımıldamadım.Ertesi günden itibaren kahvaltımı hazırlarken ona da ekmek doğrayıp,balkonun kenarındaki mermere koydum,Tiranda balkonlar genelde duvarlı,parmaklıklı yerleri ya yok ya da çok az,çünkü herkes oralara saksı diziyor.Benim bıdıkta her gün benimle beraber kahvaltı yaptı,onunlada konuştum...Derken bir gün ne göreyim,benimki balkon kapısından içeri girmiş mutfakta dolanıyor,çıt çıkarmadan seyrettim.çıktı gitti sonra...Eeee ben peşini bırakır mıyım ertesi günden itibaren fotoğraf makinesi yanımdan ayrılmadı ve yukardaki fotoğraflar çekildi...

Ben döndükten sonra arkadaşım güvercinin ne yaptığını bilemiyorum...


İnşaallah,keyfi yerindedir ve de büyümeye devam ediyordur,bir sonraki gidişimde belki de yeniden buluşuruz...Yanlışlıkla bu resmi iki kere yerleştirmişim,silemedim,Çok kötü bir resim değil,göz zevkinizi bozmaz diye umuyorum.Neyse yavaş yavaş,hatta çok yavaş,öğreniyorum bu işi...Görüşürüz,sevgiler...






No comments:

Post a Comment