Tuesday, May 25, 2010

TİRAN MACERALARI (İKİNCİ GÜN)









Sabah erken kalkıp Ayşeyi işe postaladım,balkonda kahve içip,peynirli zeytin ezmeli sandviç yapıp yedim.Şöyle bir bakındım,ortalık dağınık mı diye...Tabiki dağınık,ama her yerde işle ilgili dosyalar,kağıtlar,ıvır zıvırlar ve her biri ayrı dilde bir yığın evrak...Hiç birini görmeme kararı aldım,rahatladım...Balkona çıkıp fotoğraf çektim,bir kaç kere sokağa çıkmayı düşündüm.Hava inanılır gibi değildi,beş dakika çok sıcak(hadi abartmıyayım,kırkbeş dakika filan)sonra acayip bulutlar,siyahtan bembeyaza kadar,ardından yağmur,sonra yarı güneşli bir bahar,arkadan Ağustos sıcağı ve aniden bir şakırtı,sağanak...Tabiki doğal olarak bir sıcak bir soğuk,acaba ne giysem duygusu,hele minicik bir bavulla gitmişseniz,buyrun suyundan da koyun muhabbeti...Öğlen evdeki yemeği deyerlendirip dışarıya çıkışı erteledim.Akşam öğleden sonra Ayşenin patronu(Merih Bey,dünya tatlısı bir insan,zeki,esprili ve sevecen)toplantı için Belgraddan gelmiş,pazar gününe kadar Tiranda kalacakmış,akşam,toplantıları bitince gelip beni aldılar,kentin dışında,bira fabrikasının orada bir yere gittik.Güzel bir yer,yine ağaçlar,çiçekler ve bolca vakit...Burda kimsenin acelesi yok,oturuyorsunuz hemen menü,servis geliyor,bekleme başlıyor...Epey sonra garson gelip istekleri alıyor,yine bekleme...Önce içecekler,yemek yok,bekle bakalım...yemekler geldi,ayrıca su istedik,ne acelen var bekle...Herkes hayatından memnun,sanki bir bizim acelemiz var.Garsonların masdaları ayrı imiş,okey,birbirlerinin masasına bakmıyorlar,ama arkadaşlarına haber de iletmiyorlar...İlaç alıcam,su lazım,bizim garsonu yollayıver,ya da acilen bir su veriver,aaaa sanki hepsi bir anda sağır oldu,hiç duymuyorlar...Bütün bunlar bir yana yediğimiz her şey çok lezzetliydi,inanılmaz bolluktaydı,obez olmak işten bile değil burada...Akşam eve döndük ertesi günün pilanını yapmak ve kahve konyak içmek için...Ağırlık yapmasın diye kitap taşımamıştım,gece yatakta sorun yaşarım diye düşünüyordum,dün çok yorgun ve uykusuzdum,küt diye uyumuştum.Bu gece korkutuyordu beni yolda aldığım perşembe gününün Cumhuriyet gazetesi imdadıma yetişti,iki satır okuyup uyudum.

No comments:

Post a Comment