Wednesday, November 17, 2010

BAYRAMIN BİRİNCİ GÜNÜ



Evet,bugün bayramın birinci günü...

Bugün aynı zamanda benim sevgili torunumun da yaş günü,ne yapılacağına,nereye gidileceğine hep o karar vericek.Sabah kahvaltısı için dokuz gibi buluştuk,yola çıktık,ilk durak Poyraz Köy...Kadıköyden yola çıktığımızda günlük güneşlik bir hava vardı,boğazda ilerledikçe hafiften

sis başladı.Uzunca bir yolculuktan sonra,set üstünde güzel bir teras bahçe gördük,Poyrazın sahili aşağıda serili duruyordu.Burada tost ve çayla kahvaltı yapmıyalım,sahile inelim dedi yaş günü güzelimiz...


Sahile indik,kısa bir turdan sonra,kahvaltı veren bir lokantaya oturduk,


garsonun biri öğlen yemeği servislerini hazırlarken(saat on iki olmuştu bile)bir diğeri bize,çeşitli peynirler yumurtalar,bal,kaymak ve reçellerle çok zengin bir kahvaltı sofrası hazırladı.


Sis yavaş yavaş artıyordu,kahvaltıdan sonra limana girdik,balıkçı barınağı gibi fakat oldukça büyük bir yer...


Benim sevgili Qunegondum,acilen detay çekmiye başladı bu arada, hemen hepimiz fotoğraf çekmiye meraklıyız,beş kişiyiz ve üç makinemiz var.Bir tek benimki amatör,kızlarınkiler yarı profesyonel,onlar değişip dururken ben rahat rahat dört yüzün üstünde fotoğraf çektim,bütün gün Cicikle...


Hem çok fazla tekne,hem çok fazla hurda,alet ve edevat,denkler,balık ağları,yani ne ararsanız bol miktarda,oralarda buralarda ve her yerdeydi.

Tekneler,bayram biter bitmez sefere çıkacak gibiydi,hem bayram sessizliği,ıssızlığı hem de gizli bir hazırlık uğultusu vardı sanki...

Büyük bir keyifle,dolaşıp fotoğraf çektik.Birbirimizi,tekneleri,hurdaları,denizdeki yansımaları,yani önümüze ne çıkarsa hepsini belgeledik...Bu arada tabiki çok eylendik,çok güldük...



Sis giderek çoğaldı,güneşi görmek zorlaştı.Martılar gökyüzünde bir çoğalıp,bir azalarak uçuşuyorlardı...Belki bir Poyraz Köy albümü yapıp fotoğrafların bir kısmını daha koyarım.Bu yazıda zaten çok fazla fotoğraf oluyor...



Bu merdiven sahile iniyor,orası birazcık çöplük gibi olmuş,hurdalar ve sahile sürüklenenlerle birlikte...



Sandallar sahilde,istirahat ediyorlar,ne olsa onların da hakkı bayram tatili yapmak...


Yolcu yolunda gerek,yavaş yavaş ayrılıyoruz sahilden,yukarıya çıktık,çoook yol yaptık kahve molası dedik ve terasa çay bahçesine kurulduk.



Sahilde sis iyice koyulmuştu,yine de manzara çok güzeldi...Kahveler ve meyve çayları içildi,misafirliğe gelen karacık kız sevildi, okşandı,o da bizi sevdi,uzunca bir süre arkadaşlığını esirgemedi bizden... Pek te tatlıydı güzelim...






Ve yeniden yola çıkıldı,istikamet Riva buraya kadar gelmişken oraya gitmeden olmaz dedi,benim bir tanem torunum...


Daha Poyrazdan çıkamadan bir tepede bulduk kendimizi,cami ve terkedilmiş ilginç binalar,oyuklar,dehlizler vardı...Yani, gezilmez mi burası şimdi?Tabi ki gezilir...



Birde böylesine güzel manzara varken kolayına ayrılamaz insan buradan...



Ben aşağıda,bizim ekip daha da tepelerde,cesaret edip çıkamadım ben,iyi olmuş çıkamadığım,



Ben bir türlü kaynamamış eski bir kırıkla nasıl inerdim oradan,hemde uçurumun yanı başından,bence bizim takım,benden de çılgın...




Bu kadarlada yetinmediler,bir de bu ağızdan içeriye girdiler,ben seslenirim,çıkmazlar derken birden bire aşağıda görünüverdiler,ohhh,içim rahatladı doğrusu...


Ben tepelerde,elimde Cicik,onlar aşağıda,neredeyse denizin üstünde ve de çok mutlu...

Bir ara oğlum çıktı, dehlizin bir kolu daha var,biz oraya giriyoruz merak etme,dedi gözden kayboldu...Gel de merak etme,seslenirim ses vermezler,belki de duymazlar bile,aşağılarda çekmez düşüncesiyle ceple de aramadım,yarım saat sonra konuşa gülüşe geldiler...



Artık yola çıkmanın zamanıdır diyip,arabaya bindik ve bu sefer doğru Riva,marş marş...



Sis güneş ve yol güzel bir üçlü...


Nihayet Riva deresinin kıyılarındayız...

Bizimkiler çevreyi,ben bizimkileri gözlüyorum... Herkes biribirinin fotoğrafını çekiyor,kahkahalar arasında...

Sıra akşam yemeği için yer beğenmiye geldi,İskelem,Yelken ve Kalyon,yaş günü güzelimiz Kalyon dedi,isabetli bir karar ,yediğimiz her şey çok lezzetliydi,





her zamanki gibi arkadaşlarımız bizi hiç yalnız bırakmadı,uzunca bir süre oturduk,yedik içtik,yaramaz bir nene olarak bir tek ben bir kadeh buz gibi beyaz şarap içtim.Siz söyleyin,onca deniz ürünü lezzetli bir şekilde önünüzdeyken,içilmez mi yani bir kadeh şarap?Bence içilir,hatta birden fazla içilir de,neyseki ben o kadar çılgın değilim artık...



Yola çıktık,yağmur başladı,tam zamanıymış...

Cama yansıyan,her zamanki gibi çevremizden eksik olmayan kitaplardan biri,beşimizde her zaman ve her yerde kitap okuruz...O yüzden de yanımızdan yöremizden eksik olmaz kitaplar...Gecenin sonu,nihayet eve geldik...Evde yaş günü pastası,hediyeler v.s.günümüz uzun,keyifli ve çok güzeldi,tüm seçimler torunumundu ve hepside çok güzel yerlerdi...Üstelik benim için bir ilkti,bu yaşa kadar hiç birini görmemiştim,sadece gençken bir kaç kere Polonez Köye gitmiştim,bir de tabi ki Anadolu Kavağı ve Anadolu Fenerine...Teşekkürler bir tanem,iyi ki doğdun,tüm hayatın sağlıklı,mutlu,başarılı,tüm sevdiklerinle bir arada ve gönlünce olsun...

2 comments:

  1. Aa ne guzel bi yermis orasi, keske ben de olsaydim sizinle, eski gunlerdeki gibi ;-)

    ReplyDelete