Monday, November 8, 2010

YIL 1944 AYLARDAN KASIM

Atatürk Anıt kabire taşındıktan sonra,benim ilk gidişim,Annem ,ben ve kız kardeşim Tulga...Sene bin dokuz yüz elli dört...
Babam subay,Genel Kurmayda çalışıyor,Ankarada oturuyoruz,ben ilkokul ikinci sınıftayım.Okulum Anafartalar Caddesindeki Atatürk ilk okulları,okullar deniyor,çünkü cadde üzerinde bir bahçede iki bina yan yana,biri kızlar,biri erkekler için,bahçede yanyana ve karışık oynuyoruz...Bazı arkadaşlarımızın kardeşleri var bazılarımızın da komşu çocukları var(ben de onlardan biriyim)aslında ayrı gayrı yok ama sınıflar niye öyle paylaştırılmış bilmiyoruz.Okullar açıldıktan sonra ilk bayramımız,Cumhuriyet Bayramı,ben ikinci sınıftayım,ilk önce bahçemizde tören yapıldı,sonra Etnoğrafya Müzesine Atatürkü ziyarete gidildi...Ben ilk defa okulumla Atatürkümün yanına çıktım.Atatürkle konuşmaya küçük yaştan beri alışkınım,Ulus Meydanındaki Atatürk Heykelinin yanından geçerken,acelemiz bile olsa durur,etrafında bir tur atar yolumuza sonra devam ederdik.Ben her geçişimizde ona seslenirdim içimden, sen öldüğün zaman ben iki yaşımdaymışım,bilmiyorum ama annem haftalarca ağlamış ve ben de onunla beraber ağlamışım haftalarca,sen oradan duydun beni değil mi?Biz küçükler önde büyük sınıflar arkada Atatürkün önünden yürüdük,dört izci arkadaşımız nöbet tutuyordu baş ve ayak ucunda,ben izci değildim onları görünceye kadar da izcilik hiç aklıma gelmemişti.Üstelik babamın aldığı bir gazetede Kemalettin Tuğcu,nun çok güzel bir macera kitabı(Kahraman İzci) fasikül fasikül tefrika halinde çıkıyordu,ben onları hemen okuyor,sonra da kesip biriktiriyordum,babam bana ciltlemeyi öğreteceğine söz vermişti.O gün izci arkadaşları kıskandım,hayatımda ilk defa...Törenler bitip eve gelince babama, ben de izci olmak istiyorum, dedim.Babam,olamıyacağımı çok açık bir dille söyledi,izcilik masraflıdır,biz zor geçiniyoruz,büyüyorsunuz,beslenmeniz çok önemli,kitap okumanız,sinemaya gitmeniz,temel ihtiyaçlarınız da çok önemli,bir de izcilik için para ayıramam, iki sene sonra kardeşin de okula başlıyacak,ikinize birden yetişemem,o da izci olmak istiyorum derse ne olucak?Hiç bir şey diyemedim,açık seçik,anlıyabileceğim bir şekilde anlatmıştı babam...Derken on kasım geldi,sabah çok erken çağrılmıştık okula,sıraya dizildik bütün okul,sirenler çaldı,saygı duruşu başladı,çoğumuz ağladık,çünkü öğretmenlerimiz ağlıyordu...Okuldaki tören bittikten sonra yine Etnoğrafya Müzesine gidip Atatürke çiçek götürdük,mozolenin etrafı çiçekten geçilmiyordu ve yine dört izci başında nöbet bekliyordu,bu sefer onların nöbet değiştirmelerini de gördük...Bizim okuldan da iki izci arkadaşımız nöbete kaldı,ben yine kıskandım,hayatım boyunca,Atatürküme nöbet tutan izci arkadaşlarımı kıskanacağım galiba,diye düşündüm...Gerçekten de Ankara da okuduğum sürece her bayramda, her on kasımda.o izci nöbetlerini kıskandım...Anıt Kabire taşındığı tarihte biz Balıkesirdeydik,babam oraya tayin edilmişti çünkü...Bir kaç sene sonra gidebildik,Atatürkümüzü ziyarete...Ankaraya hemen her gidişimde Anıt Kabire giderim,Atatürkümle konuşurum,çocukluğumdaki gibi...Af dilerim,biz senin, Cumhuriyeti emanet ettiğin gençlerdik,emanetini koruyamadık,beceremedik diye ve her on kasımda bu büyük kaybımıza ağlarım...

1 comment:

  1. Ben bir gün gitmek istiyorum gidemesemde tüm kalbim onunla zaten ATATÜRK cumhuriyetine selam olsun.

    ReplyDelete