Aşağıdaki harap ev onların,altı yedi eylül olaylarından sonra Yunanistana gittiklerini duymuştum.Kadıköy,Moda,Mühürdar,Altıyol çevresi bu evlerle doludur,hiç bir şey yapılamaz ve kaderlerine terkedilir.O güzelim ahşap evler,çoğunlukla kendi kendilerine yıkılıp giderler,içlerinde yaşam olmazsa ,bir ses bir nefes olmazsa ,yaşıyamaz ölürler yavaş yavaş...
Cicik bu güzeli yakalayınca keyfim yerine geldi...Yürüyüşe devam ettim,Hasırcıbaşı sokağa geldim.
Kurbağalı dereye doğru yolumuza devam ederken bu güzel kıza rastladık,bir oyunbaz ki sormayın,etrafımda fır döndü,kaç kare çektik,o inatçı biz inatçı...
Nihayet yakaladık,şu yüzdeki renklerin güzelliğine bakın,nasıl da aksi aksi bakıyor,yakaladınız beni diye...
Dudaklarımdan çıkan kocaman bir öpücük sesiyle yanından ayrıldık...
Üstte kurbağalıdere köprüsünün sağ tarafı ,altta sol tarafı görülüyor.Buradan denize kayıkla açılır balık tutar,afiyetle yerdik, biraz açılınca deniz de balıklar da tertemiz mis gibiydi,o yıllarda...
Ara sokaklarda yürüyüşe devam,daha yorulmadık,ne kadarcık yol yürüdük ki zaten.
Gül ve kedicik ne yakışmışlar biribirlerine,ikisi de mutlu...
Onları baş başa bırakıp yola devam diyoruz,Cicikte ben de bu gezintiden çok mutluyuz..
Ne iyi ettik te yürüdük diyoruz keyifle...
Kendimizi güneş alçalırken yine deniz kıyısında buluverdik,Kalamışa doğru yola devam...
İstanbul çok güzel,Kadıköy başka türlü güzel,yeşili bol,insanları rahat yaşamaktan güler yüzlü...Oksijenle beslenen bir rahatlıkları var...
Fenerbahçeye doğru yürürken sağ tarafınız deniz,sol tarafınız yemyeşil,park ve apartmanların,evlerin bahçeleri,her yer yemyeşil...Artık yorulduk mu diye konuşurken birden göz alıcı bir park göründü,hemen o tarafa yürümiye başladık Cicikle...Gerçekten de cıvıl cıvıl bir parkmış,hemen oturduk...
Dondurma,evet dondurma,dinlenirken bu sıcakta yenicek en güzel şey,sizce de öyle değil mi?Dondurmayı beklerken boş durmayıp Kalamış Parktan kareler görüntüledik...
Yollara düşmeden önce bir tuvalete gideyim dedim.Hiç bir parkta olmayan bir şeyle karşılaştım.Genelde tek ve alaturka tuvalet vardır parklarda,benim gibi bacağından yana sıkıntısı olanlar için o tuvaletler bir işkencedir.Temiz de olsalar,kokudan giremezsiniz,burnunuzun içi acır,kokunun keskinliğinden,nefes alamazsınız...Burada iki ayrı tuvalet,bizimki alafranga,pırıl pırıl bir temizlik,mis gibi bir koku,dışarda şık giyimli genç bir kız,güzel mi güzel ve belli ki kültürlü,masasında bir kitap.Neredeyse kendimi rüyada zannedicektim...Kaç kere teşekkür ettim allah bilir, neden her parkta böyle olmaz ki rahat rahat girebilelim,biz yaşlılar,bacağında problemi olanlar,çocuklar üzülerek söylüyorum,camilerimizde de aynı durum vardır,ille alaturka ve bakan olmasına rağmen,leş gibi ve iğrenç kokulu...
Parkta yaşamaktan mutlu bir kedi arkaşım daha,nasıl da yayılmışız keyifle,buraları benim mülküm şekerim ,der gibi bir bakış gözlerinde...
Az ötesinde kuşlar, kimsenin kimseyi rahatsız ettiği yok,herkes kendi keyfinde...
İzinle çekilen fotoğraflar,ya iki delikanlı,ya güzel bir kız ve yakışıklı bir delikanlı ya da iki güzel kız,hiç bilemiyeceğim galiba...Çok güzel koşup oynuyorlardı,görmeden geçemedik...
Evvet,geldik Kalamış yat limanına...Ne kadar çok tekne var,yani ne kadar çok zengin var ülkemizde,kesinlikle kıskanıyor değilim...Öte yandan,üç kuruş paralarla geçinmeye çalışan emekliler,iş bulaıyan üniversite mezunları,tayini bir türlü çıkmayan öğretmenler ve saymakla bitmeyen yoksullluklar...Bu tekne direklerini görünce ilk onlar geldi aklıma...
Günbatımının rengi ve ışıltısı azıcıkda olsa görülüyor,öyle güzeldi ki!
Yine sağ tarafım deniz,sol tarafım yemyeşil,sanki her yer park...Bu arada Fenerbahçeye doğru epey yol aldık,hemen hemen gelmek üzereyiz.Güneş de iyice yaklaştı denize, daldım dalıyorum diyor...
Yelken direklerinin sudaki yansımaları...
Güneşin yansımaları en güzelleri...O artık batmak üzere ve bizde bu büyük yat limanından çıkmak üzereyiz.Yavaş yavaş geliyoruz Fenerbahçe parkına,saat artık sekize yaklaşıyor...
Parktayız,saat hala sekize geliyor,bizi parkın yüzlerce yıllık ağaçları karşılıyor...
Herbiri birbirinden eski,her biri birbirinden güzel ağaçlar...
Herbiri sanki her geleni selamlıyor...
Küçük bir köy meydanı gibi bir alan,iskemleler dizilmiş,korodaki arkadaşlar anı fotoğrafı çektirmek için toplanıyorlar,bu yaz ilk konserleri doğal olarak heyecanlılar,sanatla ilgili her konuda başı çeken daima heyecandır...Heyecan, olmazsa olmazıdır sanatın...
Seyirciler yavaş yavaş gelmiye başladılar,güneşimiz artık battı,bahçenin ışıkları yandı,veee konser başladı...
Çok güzel bir konser dinledik,koro mükemmeldi,seçilen makamlar ve eserler,çok çok iyiydi...Uzun süredir böyle keyifli bir gece geçirmemiştim.(çalıştığım geceler dışında)
Konser bitti dağılmaya başladık,tabi önce öpüşüp koklaşmalar,tebrikler,teşekkürler,görüşelimler...Nurcan ,nasıl gidiceksin dedi,parkın dışında taksi durağı var,sorun değil dedim ayrıldık...Durakta ne taksi ne bir insan,yürümiye başladım,biraz ilerde Fenerbahçe ordu evi var,orada bir taksi durağı daha var,ben ki kilometrelerce yol yürümüşüm orası mı zor gelicek bana, bir hayli yürümüştüm arkamdan Aylaaaa diye bir ses geldi,Nurcan ve kardeşleri,orada taksi göremeyince tahmin etmişler(Nurcanın babası da subaydı)gelip beni aldılar tıkış tıkış kahkaha kıyamet ve mutlu mesut yola devam ettik...İşte sıradan başlıyan ama,uzun yollarıyla,deniziyle,güneşin batışı ve güzelim parklarla ve de nefis bir dondurma,şahane bir konserle,güzel arkadaşlarla,çok güzel biten bir gece...Daha iyisi can sağlığı, öyle değil mi ama?
No comments:
Post a Comment