Friday, March 11, 2011

MART: ÇOK AMAÇLI BİR AY

Mart denir denmez insanın ağzına hemen,mart kapıdan baktırır,kazma kürek yaktırır,sözleri gelir oturur. Her martta gerçekten de hiç değilse bir hafta ya da on gün kazma kürek yaktıracak kadar soğuk yapar,çoğu zaman hatta kar bile yağar.Bu kış olduğu gibi...Altıncı kattan bizim sokağın ve çeşme başının görünüşü...
GGörkemli ağacımızın incecik dallarında bile ne güzel görünüyor ve fırtınaya rağmen dökülmüyor,bembeyaz karlarımız...


Bahçeye park etmiş ve trafiğe çıkamamış arabalar,beyazla kaplanmış,sanki hepsi esastan beyazmış gibi...Bu fotoğraflar dün çekildi.Bu sabah güneşle uyandım ,gazetemi okuyarak keyifli bir kahvaltıdan sonra,yürüyüşe çıktım,çarşamba günü,Qunegondumla,biraz dolaştık,yemek yedik ve alış veriş yaptık,ben onu bıraktıktan sonra eve döndüm,paketlerimi de kendim taşıdım...Demekki iyileşiyorum,adım ölçerim var.Geçen yılbaşında Danimarkada oynadığımız güzel bir oyunda kazanmıştım,onu takmıştım,eve dönünce de çıkarmadım akşam üstü 3167 adım atmışım.Bugün yürüyüşe çıkarken yine taktım,bakalım bu sefer kaç adım atacağım,bir süre böyle saymak istiyorum... Gelelim mart ayının marifetlerine,bütün işi kazma kürek yaktırmak değil...Yürüdüğüm sürede gözüme ilişen bitki ve ağaçların tomurcuklarını çektim.Evet martın en önemli işlevi doğayı canlandırması uyandırmasıdır.Bu ay ağaçlar bitkiler minik minik tomurcuklarla donanır.Acelesi olan ya da onlara bakmayan insanların gözünden kaçar,birden bire bütününü görüp bahar gelmiş ağaçlar bitkiler ne güzelleşti,derler...Bu işi başlatan mart ayıdır,ona teşekkür edemezler,gözlerinden,gönüllerinden kaçırırlar çünkü olayı...Yukarda gördüğünüz benim aşkım olan erguvan ağaçlarından birisi,minnacık tomurcukları var,bilmezseniz zamanını,dikkatle bakmazsanız bu dönemini kaçırırsınız,açmış görür şaşarsınız,ne zaman çiçeklendi erguvanlar,diye...

Yürüdükçe yol boyundaki ağaç ve bitkilerin tomurcuklarını size gösterelim dedik Cicikle...Bitkiler diyorum ama,hepsinin ismini bilemediğim için,bir tane gül ,bir ortanca ve bilemediklerim...

Bu gül zannedersem...


Bu ortanca galiba...


Bana genç bir çınar gibi geldi,siz ne dersiniz?


Evde de balkonda üşümesin diye içeriye aldığım,begonvilim yapraklanmıya başladı,gözümden kaçmaz,bir kaç yerden daha patlak vermiş yapracıklar...



Kırk yıl düşünseniz aklınıza gelmeyecek bir olay,geçen hafta balık yaparken bizim bahçeden Defne yaprağı istedim,iki tanecik yeter dedim,ama benim oğlum gibi olan Hüseyin iki koca dal getirdi.Ben de toprağa gömdüm,belki kurumadan biraz daha dururlar,sonra kuruturum diye.Evet yukardaki işte o defne dalı üzerinde de tomurcukları var.Tabiki ağaç olmaz ama bir süre beni mutlu kılar,o da bana yeter...


Arkadaşımın getirdiği görkemli buketteki kırmızı gül kuruduktan sonra sapını yine o toprağa gömmüştüm,eh mart ayının kalbini kıracak değil ya o da tomurcuklanmış,bu açıdan çekmek hoşumuza gitti,hem benim hem Ciciğin,aralarda ne güzel görünüyor değil mi salondaki mart güneşi...

Gelelim mart ayının öteki özelliğine,bizim güzel dostlarımızın ,yeni bir nesil yaratmak için çiftleştikleri ay değil midir mart?Eskiden mart geldimi,kızlı oğlanlı damlarda fink atarlardı,adetleri değişti gariplerin,fink atabilecekleri damlar mı var artık,nerde tek katlı iki hatta üç katlı evler...On kat, on beş ,yirmi beş kat, hatta daha bile fazlası...Yüksel ki yerin bu yer değildir hesabı oldu artık...Fotoğraflarda gördüğünüz gibi kızlar uygun bir yerlerde nazlı nazlı oturup,göz süzerek delikanlıları bekliyorlar...Onlar biliyorlar martın geldiğini...


Hepsi de birbirinden güzel ve alımlılar...


Kızlar her zamanki gibi daha akıllı ve bilgililer,onlar hazır ve nazır bekliyorlar,bakalım delikanlılar ne zaman uyanıcaklar,mart gelmiş yahu bizim aklımız neredeydi,ramak kaldı kaçırıyorduk, diyecekler...


Bu da benim Kikiriğim,hem güneşleniyor,hem düşünüyor...Ne düşündüğünü bilemem tabi ama sanki ,ameliyat olmasaydım,bu bereketli ayda ben de yakışıklı bir delikanlıyla beraber olur,sonra da bebeklerimi büyütürdüm diye düşünüyor,ya da ben öyle kuruyorum kafamdan...


Yürüyüşten dönünce ,öğle yemeğimi hazırladım tabağımda ,azıcık mantarlı tavuk sote,azıcık karışık kış sebzeleri ve vaz geçemediğim makarna...İki buçuk aydır evdeyim dört kilo almışım,hala da makarna ve pilavdan vaz geçemiyorum.Özürüm de çok güzel,ben ekmek yemiyorum,sadece sabahları iki dilimcik o kadar canım...

Yemek yenirken müzik dinlenip,Cumhuriyetin bilim teknik dergisinin bilmecesi çözülüyor,eski bir alışkanlık...

Güzel bir gündü bugün,bu satırları yazarken vakit doldu,adım sayarı çıkarttım ve baktım,bu gün biraz evde biraz yolda derken , dokuz bin dokuz yüz elli adım atmışım,eh hiç fena değil doğrusu,gördüğünüz gibi yavaş yavaş iyileşiyor ANNECİK


6 comments:

  1. Çok sevindim Annecik iyi olmanıza, maşaallah diyeyim.
    Bahar geliyor artık daha da iyi olursunuz, enerjiniz artar. Benim leylaklar, sizin erguvanlar açar. Oh, değmeyin keyfimize:))

    ReplyDelete
  2. Baharın bütün çiçekleri ağaçları çok güzel,mimozalar,mor salkımlar,katır tırnakları daha neler neler...Öpüyorum...

    ReplyDelete
  3. Nihayet bloğum bugün öğleden sonra açıldı.Ne güzel bir bahara giriş yazısı olmuş.İyi olmanıza sevindim.Baharın tomurcukları yüreğinizi hep gülümsetsin,sevgiyle kalın...

    ReplyDelete
  4. Gözün aydın Nehireciğim,yazıyı beyenmene sevindim.Bahar hepimize güzellikler getirsin...Sevgiler...

    ReplyDelete
  5. ziyaretinize çok sevindim...
    düş kedisi de güzeliiğini farketmenize sevindi.
    sevgilerimiz sizinle
    moon ve düş kedisi

    ReplyDelete
  6. O tatlı şeyin güzelliği nasıl farkedilmez,sevgiler canım ikinizide öpüyorum...

    ReplyDelete