Onbeş gün önce yeğenim Antalyadan gelmişti,(ona kalırsa on yedi gün)çok çabuk geçti zaman.Bu gün dönüş günüydü.Sabah erken kalktık,banyolarımızı yaptık.keyifli bir kahvaltıdan sonra,yağmura rağmen kendimizi caddeye attık.Bizim Kadıköyde Bağdat Caddesine cadde denir,sanki Kadıköyün başka caddesi yokmuş gibi...Küçük bir yürüyüş yapıp,bişeyler atıştırıp,geç kalmadan eve dönelim dedik.Yeğenimin bavulu hazır beşte Havaşa gidecek,oradanda Sabiha Gökçen Hava alanına...Pat diye mesaj geldi,uçak iki saat rötar yapacak mış,bizim aile biraz celallidir,yeğenim bu iki saat nasıl geçicek demeye başladı.Benim ağzım,daha beynim düşünmeden,lafa karışıp,kolay,resim yaparız dedi!.İş başa düştü,masanın üzeri resim atölyesi haline dönüştü acilen.Bir sene önce başlayıp bir türlü bitiremediğim üç resmi,akrilikleri,fırçaları getirdim.Hadi bakalım sıva kolları dedim,yeğenime.Cevap,ben resim yapmasını hiç bilmem oldu.Gözünün yaşına bakar mıyım ben.Verdim önüne iç karartıcı bir resim,ne istersen yap,ama içimiz açılsın dedim.
O arada ben de boş durmadım,iki resmi de ben tamamladım,böylece rötar yapmış uçağın kalkış saatine kadar çok eylenceli iki saat geçirdik.Yeğenimi yolcu ettikten sonra,bu yazıyı yazıyorum.Ev birden bire boşaldı sanki,sevdiklerimizden kısa süreli de olsa,ayrılmak ne kadar zor,değil mi?
No comments:
Post a Comment