sizin olduğunuz yerdedirler.
Hatta siz orda yokken de onlar oradadırlar,sanki sizin gelmenizi
bekler gibidirler.Bazen yanlarından geçerken onları okşarım,
Yanlarından geçerken ağırlaşır,hatta durur seyrederim.
Bir de köy çeşmeleri gibi ,kaldırımın ortasında çeşmeler vardır Kadıköyde.Eh adı üstünde zaten Kadı köy,yandaki çeşme onlardan biri ve benim de sokak çocuklarımdan biri,benim balkondan görünüyor.Kışın ağacımın yaprakları dökülünce çeşme daha çok
ortaya çıkıyor ama böyle daha güzel,yalnız kalmıyor çünkü...
Her sokağa çıktığımda,giderken ve dönerken,su dolduranlarla,sırasını bekleyenlerle,dinlenmek için oturanlarla konuşuruz...Onlar da benim
sokak arkadaşlarımdır,bir kısmı
tanır beni niye yoksunuz
diye sorar,bir kısmı onlar
sorunca merak eder kim
olduğumu,tanıyanlar,ni-
nemiz derler...
Bu yaştan sonra
artık hep,nine olu-
yorum.Çok mutlu-
yum,çünkü zaten
özel hayatımda da
bir nineyim.
Yani ananne,
ben kendi ananneme
de nine derdim.Bizim
ailede adet öyleymiş,ben çocukken öğrettiler nine demeyi...Üstteki bol çiçekli ağacımı gördünüz mü,yol kenarında bir kiraz ağacıdır o.Bu fotoğraf Nisan ortasında çekildi,aşağıda Haziran başında çekilen de pek belli olmasa da kirazlı hali... Pek kötü çekmişim,belli olmuyor,o kadar çok kiraz verdi ki bu sene,arkasında küçük bir lokanta ve emlakçı var.Ben fotoğraf çekerken,kiraz ikram ettiler,emeğiniz var hakettiniz dediler,çok şaşırdım.Meğer çiçekli halini çekerken de görmüşler ve unutmamışlar.Çok lezzetli krazlardı.Çekirdeklerini elimde tutup,yol kenarındaki apartmanlardan birinin önündeki tarha ektim...İnşaallah tutar da kirazlar bu sokakta çoğalır.
Aslında en tepedeki ağacı tanıtmalıyım size,
devasa bir iğde ağacıdır
kokusu yedi mahalleye ulaşır
Aceleniz olsa bile ağırlaşır,kokuyu içinize çekerek bir süre
kokusu yedi mahalleye ulaşır
Aceleniz olsa bile ağırlaşır,kokuyu içinize çekerek bir süre
mutlu,mesut dikilir kalırsınız yol ortasında...
Kolay kolay oradan ayrılıp yolunuza devam edemezsiniz...Benden söylemesi...Haberim yoktu demeyin sonradan...
Kolay kolay oradan ayrılıp yolunuza devam edemezsiniz...Benden söylemesi...Haberim yoktu demeyin sonradan...
Trafik o kadar yoğun ki,bizim oralarda,ağaçları rahat rahat çekemedim,kenardan kıyıdan görebildiğim kadar.Resimdeki arkadaş gibi arabaların ortasından gidebilseydim,görüş açım
daha geniş olacaktı ama yine kolumu,bacağımı filan kırar uzun zaman çalışamıyabilirim diye korktum.
İki kere bacağımı bir kere de sol elimin bileğini kırdım.
İki kere bacağımı bir kere de sol elimin bileğini kırdım.
O kadar deney bana yetti,şimdi daha dikkatli oluyorum.
Çünkü çalışmayı çok seviyorum.Veee galiba bir iş
koliğim ben...Çalışırken sağlıklı ve enerjik ve de genç
hissediyorum kendimi,evde uzun süre oturamıyorum.
Çok yoruluyorum,başka bir şey zannetmeyin,boş oturamıyorum
sıkıntıdan,evde fır döndüğüm için yoruluyorum.
Bu sene bizim bahçede,hıdırellezde büyük bir faaliyet vardı.Bahçemizde, her katta dört dairesi olan on dört katlı üç apartman var.Kalabalığımızı hesab edin,benim gibi tek başına oturan galiba iki kişi daha var,diğerleri,kalabalık aileler...Kocaman bir ateş yakıldı,üstünden atlandı,gülündü,eylenildi,alerjim olduğu için yalnızca ben ateşi uzaktan seyrettim.gece on iki de
hepimiz Hızır İlyasa mektup yazıp,gül dalının altına,ağzı açık kırmızı torbaya yerleştirilmiş bir şekide koyduk.Ben ilave olarak,(bir arkadaştan duymuştum)karınca yuvasının etrtafında oluşan topraktan da bir tutam koydum kırmızı torbama.Tabiki arkadaşlar beni toprak ararken gördükleri için çok merak ettiler,toprak ne işe yarıyacak ,arsa mı istiyorum,nedir,ne değildir diye...Ben de dilek söylenmez ama,
boş verin,merak etmenizden iyidir dedim ve söyledim...Karınca toprağı,bu sene karınca gibi çalışabilmem için gerekiyor dedim,evde oturmaktan bıktım,çalışmalıyım,ben çalışmadan duramam...
Ağaçlar,çeşmeler,sokak çocukları derken nerelere geldik.Benim gibi gevezeler yapar bunu,konuşurken,ordan oraya atlıyarak,demek ki yazarken de aynı şey oluyormuş...Bir şey daha öğrenmiş oldum..Birden farkına vardım ki,ertesi gününü yazmamışım hıdırellezin,halbuki çok önemli...Sabah güneş doğmadan kalktık,torbalarımızın bırakıldığı gül lerin başına gittik.Bahçemizde çok gül oduğu için hepimiz çil yavrusu gibi dağıldık bahçeye...Torbalarımızı aldık,ağzı açıkken okunduğu için artık kapatabilirmişiz.Şimdi bütün bir sene,yani bir dahaki hıdırelleze kadar o minik torbanın ağzı hiç açılmayacak,daima para çantamızda duracak,çanta değiştirirsek,o da taşınıcak vee unutulmayacak,kaybedilmeyecek...İşte bu kadar...Ötesi Hızır lyasa kalmış...
No comments:
Post a Comment