iken,ben babamın beşiğini sallar iken,çok büyük bir memleketin,büyük bir kentinin,küçük bir kasabasında,büyük bir caddeye açılan, küçük bir sokakta,çok büyük bir bahçede yapılmış, büyük bir binanın,küçük bir dairesinde,ihtiyar bir nine yaşarmış.Bu ihtiyar ninenin,bir kaç elbisesi,bir iki tane de pabucu varmış,her gün birini giyer,sokağa,oradan caddeye geçer,büyük kentin küçük kasabasında,saatlerce cadde cadde,sokak sokak yürürmüş.Günlerden bir gün,sokağa çıkmak için hazırlanırken,bir değişiklik yapmak istemiş,büyük kentin,küçük kasabasının,büyük caddelerinden birinin küçük sokaklarından birindeki,küçük mağazadan aldığı mor ojeyi ayak ve el tırnaklarına sürmüş,o anda elleri ve ayakları sanki gençleşmiş ve güzelleşmiş.Hemen tırnaklarına uygun olsun diye
mor elbisesini giymiş.Gezdiği yürüdüğü her yerde,her kesler ona bakmış,
bakan bir daha dönüp bakmış,ninecik çok mutlu olmuş,gençliğimde bile böyle bakmıyorlardı bana,diye düşünmüş...O gece çok güzel rüyalar görmüş,peri kızları etrafında dans ediyorlarmış,dereler çağıl çağıl akıyor,dağlardaki güzel çiçeklerin kokusu, insanları sarhoş ediyor,yıldızlar ışıldıyor,ay dede göz kırpıyormuş.Derken merken sabah erken nenecik uyanmış,iki lokma ekmeğini yemiş,yine sokaklara caddelere atmış kendini,o sokak bu cadde derken akşam olmuş,saate bir bakmış yedi olmak üzere,eyvah demiş,geç kalıyorum.Meğer otçudan ilaç alması gerekiyormuş,bir koşu tutturmuş,kapatmadan yetişirim diye...Koşarken koşarken,bir de ne görsün,ihtiyar mı ihtiyar bir bahçıvan,palmiye ağacını budamış,yapraklarını kaldırıma atmamış mı?Ne yapsın nene,yaprakların üstünden atlarım,diye düşünmüş,bahçıvana ,kesip attığına göre artık canlı değillerdir değil mi,kazara üstlerine basarsam,ayıp olmaz palmiyeye değil mi ,diye sormuş,Bahçıvan dede ona bakmış gülmüş geç nene geç demiş.Nenecik tam geçerken palmiye yaprağındaki bir diken,ayak bileğine batmasın mı,çok canı yanmış,yine de bir koşu gidip ilaçlarını alıp evine dönmüş.
Evine dönerken ayağı yanmıya başlamış,ama ne yangın,sönecek gibi değil,geceyi zor geçirip,sabah soluğu otacıda bulmuş,beş gün bu ilacı yutup,bu kremi süreceksin,dağlardan buz getirip onu da bir bezle bileğine sarıcaksın demiş,otacı demişte ,bizim nene evde oturup ayağı iyileşsin diyecek bir
Havva kızı değilmiş,ilk gün yine sokak sokak, cadde cadde dolaşıp durmuş.akşama eve geldiğinde bir de ne görsün,sanki kendi ayağı gitmiş,kaf dağının arkasındaki devin ayağı gelmiş oturmuş bileğine,rengi de kıpkırmızı imiş,dikenin battığı yer,minicik ama simsiyah bir kuyu ağzı gibiymiş,bakmış bakmış ayağına
böyle olmaz bu iş demiş,bir hafta bana sokak sokak cadde cadde dolaşmak yasak,kimsenin sözünü dinlemem ama ,yasağı kendim koyarsam sözümü tutarım demiş ve mecburen evde oturup,sıkıntıdan patlamış.Nene ermiş muradına biz çıkalım tahtına...Gökten üç elma düştü...Kapışan kapışana...
Çok geçmiş olsun, aman dikkat edin dinlenin de daha kötü etmeyin ayağınızı. Valla nazar değmş sizin enerjinize, bir mavi boncuk atın cebinize.
ReplyDeleteEn kısa zamanda iyi olmanız dileğiyle sevgiler...
Ayakların çok güzel:)
ReplyDeleteMasalımı beyenmedin mi?İhtiyar ayaklarım nasıl güzel olabilir?
ReplyDeleteolay çok kötü ama böyle bir olay ancak böyle güzel anlatılır.ojenin renginin güzelliğini de unutmayalım.
ReplyDeleteMasal için yazman çok hoşuma gitti,yazanlar tamamen başka şeyle ilgileniyorlar,değil mi?
ReplyDeletemasaldan ziyade canım okuycular bence haklı ayaklar çok bakımlı ve güzel gözüküyorlar benim ayaklarım böyle güzel gözükse bin tane resim çekerim yani
ReplyDeleteilacın adı neymiş ablacım
ReplyDelete