Wednesday, May 26, 2010

TİRAN MACERALARI (ÜÇÜNCÜ GÜN)

Cumartesi sabahı erkenden kalkıp,kahvaltı için, sokağın köşesinde hoş bir kafeye oturduk,omlet,krep ve değişik kahvaltılıklar söyledik ve beklemeye başladık.Geleli iki gün olduğu halde ben bile alıştım,bu bekleme evrelerine...Gerçekten her yerde servis hemen açılıyor,menü hemen geliyor,o kadar,sonrasında uzun mu uzun bekleme faslı başlıyor...Yalnız olsam,sıkıntıdan patlarım herhalde,benim gibi aceleci birini düşünebiliyormusunuz bu ortamda...Allahtan üç kişiyiz ve konuşarak,gülerek zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz.

Birden karşımızdaki duvarda hoş bir grafiti görüp resimledim,nedir diye düşündük,sokağın karşısındaki kafenin adıdır belki de dedim.Bu arada kahvaltılarımızı bitirdik, Merih Bey ve ACA dün kiraladıkları arabayı almıya gittiler,ben tembel teneke daha bitirememiştim önümdekileri,devam ettim kahvaltıya. Birden gözüm önümüzdeki cama ilişti, ne göreyim,o grafiti bizim kafenin ismi değilmiymiş.Hemen fotoğrafını çektim,çocuklar gelince gösterdim çok güldüler...


Hesabı görüp kalktık,ver elini Berat,büyük ve eski bir kentmiş,kalesi çok güzelmiş...


Yollar gerçekten yemyeşil,beni kıskandıracak kadar çok ağaç var,özellikle zeytin ağaçları inanılmaz...Yol boyu katır tırnakları ve iğdeler güzel görüntüleri ve mis kokularıyla bize eşlik ediyorlar...Berat çok güzel içinden dere akıyor,eskiden,ya da kış aylarında daha bol suyu vardır herhalde...Derenin karşı kıyısı bizim Safranbolu evlerine benzer evlerle dolu,tabi ki çok güzel(devamlı çok güzel lafını kullanıyorum,kusura bakmayın,başka ne diyebilirim,bilmiyorum)

Bu köşk bu kıyının en tepesinde,orada arabayı bırakıp,kaleye çıkan yollardaki evlerin arasına daldık,ben kısa sürede pes dedim,hem çok dik,hem kayıyor,hem her dakika fotoğraf çekmek istiyorum,elimde baston,hepsini birden yapamadım.


Baksanıza gerçekten çok güzel evler ve sokaklar değil mi?İçim gitti ama geri döndük.


Tekrar arabaya binip,gidebildiğimiz kadar ilerleyip en tepeye kaleye geldik,biraz dolaştık ve tepedeki kafeye oturduk acıkmıştık da bir şeyler yeriz sonra kalenin içini gezeriz dedik.

Kafede düğün varmış,inanılmaz bir kalabalık,çoluk,çocuk,aynı bizim düğünler...Bekleyin bir şeyler hazırlarız dediler,o kalabalıkta?Mümkün mü?Birazcık oturup kalktık ve yemek yiyeceğimiz bir yer aramaya başladık.

Tekrar dere kenarına gidip nefis pizzalar yiyip,yola çıktık.

İkinci durağımız,Durres deniz kenarı,o da büyük kentlerden biri,yollar yine yemyeşil,tarlalar,zeytinlikler,katır tırnakları,değişik mor çiçekler,her evin balkonu çiçekten görülmüyor ve ben kıskançlıktan yol boyu çatır çatır çatlıyorum...O kadar ki,bizim araba geçerken insanlar dönüp bakıyor,bu çatırtı nerden geliyor diye...










Durrese geldik,arabayı yine bir yere bırakıp,hemen sahile indik.Sahil de çok uzun ve çok güzel...Tarihi yerleri de varmış ama gezemedik,bir başka sefer artık...


Sahildeki mermer bloklar, büyük br ihtimalle eski kalıntılar. Bana bizim Kekova körfezindeki kalıntıları hatırlattı.









Deniz kenarı çok kalabalık,akşamüstünün keyfi yaşanıyor,çocuklar için minik eylencelikler de var(dönme dolap gibi)çeşitli kafeler,patlamış mısır kokusu inanılmaz,yani bir yığın keyif verici olay...



Eveeet,dönüş yolculuğu başladı,hava yavaş yavaş kararıyor,değişik bir güzellik etrafımızda dolaşıyor.Ağaçlar sokaklar yol kenarında ki evler,çok daha romantik gözüküyor...












Tirana girerken yeni bir A.V.M.(bu üç harf beni çok güldürüyor,alış veriş merkezi demiyoruz AVM diyoruz,daha sosyetik oluyor galiba...)yapılmış,çok görkemli duruyor,ACA nın evinin bir iki eksiği vardı,bir bakalım dedik,içine girdik,biraz fazla gösterişli mağazalar var boştu maalesef,daha ayak alışmamış herhalde...

Merih beyi oteline bırakıp, ACA'nın evine geldik. Son durak ACA nın evi,birer kahve konyak içip azıcık gevezelik yaptık veee üçüncü gün bitti...Fazla fotoğraf koymadım,benim makine o kadar profesyonel değil,ben iyi çekemiyorum,genellikle görmeden çekiyorum.Halbuki ACA inanilmaz fotoğraflar çekti.Şu aralar işleri çok yoğun,biraz rahatlayınca ACA nın ÇEKİRDEK BAKIŞI na resim koyup yazı da yazacaktır.Aynı Vietnam Macerası gibi...Bence sabırlı olup bekleyin...
Biraz ara vericem herhalde,gezmekten vakit bulamıyorum bloga...Görüşürüz...

No comments:

Post a Comment