Monday, May 24, 2010

İSTANBUL'dan ÇIKTIM YOLA

Çarşamba gecesi,erken yatmaya karar vermiştim.Sözümü tuttum ve ikide yattım(genelde üç dört arası yatarım)yalnız hesaba katmadığım,saatin dörde kurulu olduğuydu.Telefonun sesi beynimde boza pişirince,deli gibi fırlayıp,sıcak suyun altına attım kendimi,uyanıncaya kadar da çıkmadım.Her şeyim hazırdı,Kikiriği dün annesinin evine,yani güzel torunumun ve onun kedilerinin şefkatli kollarına bırakıp,bavulumu da hazırlamıştım.

Güzel güzel giyinip,kahvaltımı yaptım.Her zamanki gibi kırkbeş dakika önceden hazır olup,dakika saymaya başladım.Benim canım Sibelim ben seni götürürüm,dönüşte de B.C.B.e giderim,trafik problemi olmadığı için,rahatça gideriz,işe de yetişirim dedi.B.C.B.nin açılımı Beynelmilel Cevizli Biber olup,kafa karışıklığı olmasın diye de lüzumsuz yere açıklama yapılmıştır.Özürlerimin kabulü ricasıyla büyüklerin ellerinden,küçüklerin gözlerinden öperim.

Neyse kırk beş dakika iki saatte geçtikten sonra,Sibelim beşte geldi,yola çıktık,İstanbul o saatlerde ne kadar güzel anlatamam.Tan yeri ağarırken,büyülü bir ışık oluyor,kentin çapraşıklığını gözlerden uzak tutup,romantik güzelliğini vurguluyor.Neticede hava alanına gelip,işlerimi çabucak bitirip,kahve içmek ve birşeyler atıştırmak için (Sibelim kahvaltı yapmamıştı her zaman ki gibi),bir yere oturduk.Yolunuz meydana düşerse,kahve için ama; kekti,sandviçti gibi şeyler sakın ola yemeyin,benden söylemesi,iki lokmadan sonra bıraktığımız bir dilim kek ve sandviçe avuç dolusu para ödedik.Neyse ki kahveleri içebildik.Öpüşüp ayrıldık ve benim yolculuğum başladı.Biliyorsunuz ki şu an Ayşe işte ama akşama beraberiz.Bu demektir ki yol boyu çektiğim,güzel dağlar,bulutlar,Tiranın yukardan görünüşü ve niye çekildiği bir türlü çözülemeyen fotoğraflarımı yazının aralarına serpiştirebileceğim.Bundan sonra da umarım,kendi başıma altından kalkabilirim,fotoğraf derdim biter.

Veeee geldiiiim,her zamanki gibi uçaktan en son inip,alan otobüsüne bindim,bavulunu en son alan bendim,alandan içeriye girmeden gördüğüm,uzak dağları,önündeki ağaçlığıve pisti fotoğrafladı m.İyiki elime bir fotoğraf makinesi geçmiş,daha önceleri ne yapıyordum,inanın ki hiç hatırlamıyorum.Şimdi,neredeyse adım başı,ve her yerin,her şeyin,herkesin(neredeyse)görüntüsünü kaydediyorum.Bir kısmı çok kötü,bir kısmı eh idare eder,azıcık bir kısmı da güzel,neredeyse yok denecek kadarı çok güzel...Ben hala ısrarla fotoğraf çekiyorum ve galiba da hep çekeceğim...Resim yapmaktan daha çok sevdim,her zaman resim yapamıyorum,hani yerim dar,yenim dar örneğindeki gibi...Ayşeciğim,(esas ismi Çiğdemdir) biz bebekliğinden bu yana göbek ismi olan Ayşeyi kullanırız,nedendir bilinmez...Ayşe çok kolay,çok sıcak ve sevilen bir isimdir ama Çiğdemde olağan üstü güzellikte bir çiçektir,söylerken de dudakların biçimi çok güzelleşir,inanmıyorsanız,ayna karşısında deneyin...

Lafı çok uzattım,beni karşıladı,yola çıktık,neredeyse üç adımda bir,ufakta olsa park,ya da benzeri ağaçlık var,birden bire güzelim İstanbulumuza çok üzüldüm.Ne kadar azaldı,ağaçlık alanlarımız,birazcık uygun bir ağaçlık gördükleri yerde site,A.V.M. ve cami yapacağız diye tutturan belediyelerimiz var allaha şükür...Onların sayesinda çok yakında benim fotoğraflarım çok işe yarayacak,neden mi,çünkü çocuklarımıza okullarda benimkiler,gösterilerek,bakın çocuklar,işte ağaç budur,bir kısmı gölgelik,bir kısmı oksijen deposu,bir kısmı vitamin kaynağı meyveler verirdi.Artık medeni bir toplum olduğumuz için onlara ihtiyacımız yok,maskelerimizle oksijen,laboratuarlarda vitamın ve tentelerle de gölgelik ihtiyacımızı gideriyoruz,yarına bu dersi ezberleyip gelin,diyecekler...Yine dağıttım konuyu ve ortalığı değil mi?Yaşıma verin,giderek daha geveze oluyorum.Evi şehrin göbeğinde sanki,bavulumu bırakıp,pizzacıya gittik,yollar düzenli gibi görünüyor,fakat genellikle evlerin düzeni,sanki bir avlunun etrafına toplanmış gibi,çevresinde tuhaf kıvrılmalar yapıyorsun,bana biraz karışık geldi.Yemekten sonra Ayşe beni eve bıraktı,işe gitti,iki saat kadar uyudum,balkondan görünen,görünmeyen her yerin fotoğraflarını çektim.
Ayşe bana T.V.de V.H.1 ı açmıştı,çılgın müzikler dinledim,çikolata ve çikolatalı bisküviler yedim,biraz face e baktım,Ayşe gelince yemek yiyip yattık.İkimiz de dökülüyorduk...Perşembe günü böylece bitti,Cuma ve cumartesi gününü yarın yazmayı düşünüyorum,şimdi yemek yiyip,dolaşmıya çıkacağım,yalnız başıma,kaybolmadan dönebilmeyi düşünüyorum...Tabi ki yağmur yağmazsa,burada her an ve her şekilde yağmur yağabilir,şu an,çok sıcak ve güneşli,biraz sonra hava kararmış ve yağdım yağıcam diyen bir yağmur,beş dakika sonra buharlar fışkıran ağustos sıcağı...Buradaki hava ikizler burcu gibi yanar,döner...

No comments:

Post a Comment