Wednesday, April 17, 2013

KIRK GÜN KIRK GECE DEĞİL YİRMİ ALTI ÇARŞAMBA MASALI


Evvel zaman içinde diye mi başlasam,dün sabah mı desem,desem desem ne desem,bilemesem,hatta başlamasam,Cicik bana ne napar çözemesem hatta korksam saçma sapan da olsa bişeyler karalasam...Giriş kapısından girsem,
penceremden dışarıya bir göz atsam,alt katta hastanenin(Acıbadem Kozyatağı )kafesinin balkonu var gibi geldi bana...
Karşı duvarda hiç açmadığım TV.Anneciğin çantası,Ciciğin kılıfınenenin bastonu durup dururmuş oralarda,kaç saat bekleriz diye sorarlarmış birbirlerine ama biz duyamazmışız onları,
Aaaaaa,bölme bölme yapmışlarmış buraları,Cicik yeni keşfetmiş,işi bitirmiş,akıllıymış vesselam,neneyi cebinden çıkarırmış, çıkarırmış da çatır çatır da çatlatırmış,ben daha iyi görüyorum,daha da akıllıyım diye...
Bütün bu süslü püslü şeylerin içindekiler sırayla,nenecik anneciğin damarlarında gezintiye çıkacaklarmış,sırayla tabi ki,öyle itiş kakış değilmiş,değilmiş de sırasını biz bilmezmişiz,onlar akıllı yaratıklarmış,gün güneş yüzü görmesinler diye kapanırlarmış,güneşin ne kadar yararlı olduğunu bilmezlermiş,dokunursa bozuluruz diyesilermiş...
Küçücük bölmede neler de neler,maydanozlu köfteler varmış,gavur icadı elektrikler,telefonlarlar da larlar varmış,yoklar yokmuş,
hatta tablo bilem varmış,
ilk kemoda uzandığım  yataktan kurtuldum koltuğa kuruldum,bundan böyle hep böyle yapmalı,koltuğa kurulmalı daha yirmi dört  hafta olmalı önümde çekilir mi hiç yatak,varken bu güzel koltuk?Ben böyle derim,ya siz ne dersiniz dedi nenecik,ben beyendim dedi Cicik,
beni de okuyabiliyorsun burada dedi kitap,benden mutlu olabilir mi hiç kimse,bulursan söyle...
Acamızın canı sıkkın,üzülüyor mu sıkılıyor mu ,yoksa Cicik yanlışlık mı yaptı,ne renk ayarı var ne ışık,ya da kıskançlık var da biz mi bilemiyoruz,çöemiyoruz.çözebilenler beri gelsin diyoruz...
 Yemek geldi,telefona hala doğum günü mesajları geliyor,neneciğin  yüzü gülüyor,belli etmiyor,ne olsa eski toprak,çok sevildiğini biliyor,açık etmiyor,
yemek hasta yemeği,tatsız tuzsuz bir çorba,öyle bir çorba ki,ne olduğu,ne olmadığı belli değil,ben diyeyim mercimek sen de patates unu,öteki desin yok yok sadece kavrulmamış undur bu,tutmadı ki hiç biri,ustayı bulup danışmalı,o tarifle çorba yapmamalı...Azıcık et sote azıcık pilav yendi,bitilemedi,ekmek ellenmedi,dillenmedi,yoğurda şeker çalındı,kahve makinesinden (çalışanlar çok tatlıymış,tadından yenmezlermiş,el bebek,gül bebek bakarlarmış tüm hastalara.darısı tüm hastanelerin başına)neneciğin kalbini krmadılar,çaldılar makineden.İşte o sayede tek biten gıda yoğurt oldu neneciğin karnı doydu,darısı tüm açların başına,insanına kuşuna kurduna kedisine,köpeğine,tüm hayvan ve haşaratlara ...Gökten artık elmalar düşmesin,herkesin gönlünden geçenler düşsün,iş isteyene iş,aş isteyene aş,aşk isteyene aşk düşsün,bir sene geçsin,bana da,benim de başıma tiyatro,sinema,dizi düşsün,amin diyelim,bitirelim,bu çarşamba masalını...

Sunday, April 7, 2013

MASALA DEVAM

Az gittim,uz gittim,dere tepe düz gittim,döndüm arkama baktım,bir arpa boyu yol gitmişim.Eh!Bu kadarı da şimdilik yeter dedim...Günlerden perşembe,yanaklar pembe pembe,hastane yakın,açık hava yasak,sanki mikroplar,beni bekliyor üzerime atılmak için.Doktorlarım beni sarıp sarmalayıp bir koruyorlar ki pir koruyorlar.Taksi çağrıldı,binilip beş dakika sonra inildi.Göz muayenesine gidildi,beş dakikada bitirildi,damlalara devam denildi.Damlaya damlaya göl olurmuş,göle güneş vurmuş gibi,parlarmış göz...Taksi çağrılıp eve dönüldü...İyi hoş da Annecik evde oturmayı sevmez ki,sıkıntıdan patlar durur kadıncağız.Gece üçlerde dörtlerde yatarmış,sabah kaçta kalkarmış ne ben söyliiim,ne siz sorun...Altıyla on bir arası değişirmiş kalkış saati,masal bu ya ,masal masal matitas(kaynanamın götü tas diyemezmiş,ışıklar içinde yatsın,yetmişli yıllarda göçetmiş bu dünyadan)
Ya Cuma günü,ya Cuma günü,göze su deymeyecek ya,sabahın köründe kalkılmış,boyundan aşağısı yıkanmış,içine sinmemiş,çaresizmiş,yasakmış bütün yıkanmak.Annecik böyle yasakları dinlemezmiş ama bu sefer pabuç pahalıymış...Bu sefer taksi yok,qunegond arabayla gelip almış,laf aramızda aç bi ilaçmış Annecik bu sabah kahvaltı da yasakmış,kliniğe gidilmiş,eczane eczane aranmış,taranmış zatürre aşısı bulunmuş,yapılmış.Ordan çıkılıp az gidilmiş,uz gidilmiş,dere tepe düz değil,cadde cadde gidilmiiiş,Sonomede gelinmiş.Niye mi gelinmiş,bi gramcık beyni olan Anneciğe beyin MR:ı çektirmek için gelinmiş...Güler misiniz,ağlar mısınız,ben gülerim,bakalım ne çıkacakmış,ya  aaaaa beyin yokmuş,derlerse,ya da beyin yerine kahkaha doluydu,derlerse,bu yaşa kadar okuduğu tüm kitaplar doldurmuş kafatasını beyne yer kalmamış derlerse...Bu Annecik çok komik kadınmış meğerse,kafası saçma sapan düşüncelerle doluymuş,derlerse...
Saatler,saatleri,günler,günleri geçsin,hafta sonu bitsin,hafta başı başlasın,MR:sonucu gelsin,bakalım makineler ne buyurmuş öğrenelim.Dal dal dal,dıııırt dırt,bıgıdık bıgıdık,tıııırt tırt tırt,dag dag dag dal dal dal hıgıık hııgık lar dan başka ne biliyormuş şu makine görelim bakalım...Laf lafı açtı,laf kapıyı açtı,gevezelik doldu,taştı,yemekler pişti,sofralar kuruldu,martılar doyuruldu,bize de gökten elmalar düştü,tüm sevenlerime selam olsun,tanıyan,tanımayan herkese sevgiler selamlar olsun.Yürekler iyilikle dolsun

Tuesday, April 2, 2013

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ (UZAYIP GİDEN BİR MASAL)

Evvel zaman içinde,kalbur saman içinde,ben babamın beşiğini sallar iken,evli evine köylü köyüne gider iken evi olmayan sıçan deliği bile bulamaz iken,uzun mu uzun,beyaz mı beyaz,saçlı buruşuk mu buruşuk yüzlü  bir nenecik varmış.Bu nenecik,nedendir bilinmez kendisine annecik dermiş.Kendisinin pek güler yüzlü olduğunu sevenlerinin çok olduğunu düşünürmüş.Çalışmayı da çok ama çok severmiş,çalışmadığı günlere çok üzülürmüş...Gel zaman git zaman nefes almakda zorlanmıya başlamış,bir de kimse duymasın ama,görmekte de zorluk çekiyormuş.Öyle gençliğindeki gibi iğne deliğinden bakıp da öteleri göremiyormuş.Eh göz doktoru bakalım ne diyecek demiş ve dünyanın en iyi göz doktoruna gitmiş.Ne dese beyenirsiniz doktor A ME Lİ YAT demiş,amaaa önce inceden inceye sağlık raporu isterim diye de tıutturmuş.İyi ki de tutturmuş,neneciğin akciğerlerinde orda fazladan olan,saçma sapan tuhaflıklar yok muymuş.Bunlar da nerden çıktı,bak sen,nolucak şimdi demiş nenecik...Hiiiç demiş,sevgili doktoru önce göz,gerisi arkadan gelir,hiç merak etme sen demiş.Neneciğin şansına bütün doktorları,ki az buz doktor da  değilmiş,her branştan var nerdeyse,hepsi çok kolay, sende bu enerji varken işin içinden sıyrılır çıkarsın,yeter ki ucundan,kıyısından hemen başla,zaman yitirme,demişler...Nenecik ilk olarak,ya allah bismillah demiiiş,yüzüme gözüme bulaşmasın bu kıvırcıklar diye,saçlarını kesmiş(yalan oldu galiba,doğrusu kestirmiş olacaktı...)Masaldır bu, arada sırada yalan olabilir,affola...Saçlar gidince bir hafiflemiş ki sormayın,neredeyse kuşlar gibi uçtu uçacak,çitalar gibi koştu koşacak...
Ertesi günü çocukları neneciği alıp Belgrat Ormanlarına götürmüşler,meğer nenecik yirmili yaşlarından beri hiç mi hiç gitmemişmiş,nasıl mutlu olmuş,havalara sıçramış keyiften,Ciciğiyle iki yüzün çok üstünde fotoğraf çekmiş,madem masal anlatıcam,zamana uysun fotoğraflı olsun demiş.Yürüyüş yolu altı kilometreymiş meyerse,
az gitmişler uz gitmişler,dere tepe düz gitmişler,neler de neler görmüşler,ağaçların köklerine bakmış da nenecik demiş ki,eh işte bunlar da benim köklerim gibi sağlam,bakın yol için açılmış saçılmışlar ama hala dimdik ayaktalar...Masalın uzunu,lafın kısası güzel,üç buçuk kilometreye gelmişler,acıkmışlar ama yorulmamışlar,bi salata yapıp yiyelim deyip,o güzelim ormanda ateş yakıp duman çıkaranlara kızıp,ekmekle salatalarını,keyifle,afiyetle yemişler...

Bu arada ailede fotoğraf çekmeyen de yokmuş,sonraki günlerde hepsinin çektiklerini birer birer görürsünüz,bizimkilerin,gizlisi saklısı yokmuş,sevenleri de çokmuş...
Gülüşüp eylenmişler,altı kilometreyi yercesine bitirmişler,neneciği tanıyanlar selamlamış,tanımayanlar şaşırmış,bu yaşta nasıl yürümüş bu kadar yolu,biz zorlandık,şu nenenin mutluluğuna bakın yahu,utansak mı napsak demişler...Tabi nerden bilsinler ki,bu güzel orman gezisi neneciğe inanılmaz bir moral takviyesidir,hiç bir eylence,hiç bir masal bunun yerini tutmaz,etrafında gördüğü güler yüzlü tanıdıkları,yanında sevgili çocukları,torunu,oğlu,böyle güzel bir doğa,daha ne ister ki hayattan...
Akşam da oldu,gitti,hadi bakalım güle oynaya arabaya,yollara,geceye...
Masal bitti zannetmeyin,bu masal kolayına bitmez,bu sene maraton senesiymiş, neneciğin,doktoru öyle söylemiş,çalışabilir miyim diye sorunca da gülücük atıp,düşünme bile demiş,senin meslekte olmaz,ama sen zaten boş duramazsın,bellidir gözünden,gönlünden demiş.Nenecik de içinden,hiç olmazsa yürürüm,Ciciği çalıştırıp fotoğraf çekerim,kimbilir daha neler neler yaparım demiş...Şimdilik gökten bi dolu elma düşürelim,bana sana ona bize size onlara...Veeee yıldızlara ulaşmış tüm dostlara...

BU SEFER OLAMADI BİR SONRAKİNE

Şampuan üreticilerinin dikkatine...
Annecik on altı Nisanda 77 yazı ile yetmiş yedi,yaşına basıyor...
Bu yaşta bu kadar güzel ve estetik saç kaç kişide gördünüz?
Sizin yerinizde olsaydım,reklamda bol bulamaç kullanırdım(siz de Höştöröpöf Şampuanı kullanın sizin de saçlarınız bu denli havalı olsun) diye...Bilemediniz eh ne yapalım ,sağlıkolsun...
Şu güzelliği göremediniz...
Gördünüz mü,gitti gider...Uzun saçlar gitti,kısacık saçlar geldi...
Ne rahatmış aslında kısa saçlar,üstümden büyüüük bir yük kalktı sanki...
Çok da eylenceli...
Karıştır kaşı,ne yaparsan yap bozulmuyor...
Bana göre hava hoş...
Neyse siz de üzülmeyin Şampuan Üreticileri,Kökü bende,bir sene sonra uzatmıya başlarsam,umarım bu sefer kaçırmazsınız...Sizden Höştöröpöf Şampuanı reklamı bekliyorum,Görüşmek üzere,tekliflere açığım şimdiden...Sevgiler...